| Kutsal biri olduğunu söylüyor diye ona saygı duymak zorunda değilsin. | Open Subtitles | الآن أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تحترمة لأنة يَدّعي بأنّه مقدّسُ |
| Bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تَعمَلُ هذا. |
| Birşey söylemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تَقُولَ أيّ شئَ |
| Öylesine büyük bir adamsın ki, katkıda bulunman gerekmiyor. | Open Subtitles | أنت مثل هذا الرجلِ الكبيرِ أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تُساهمَ؟ |
| Bunun için para ödemen gerekmiyor. | Open Subtitles | أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تَدْفعَ ثمنه. |
| Zeki olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تَكُونَ ذكيَ. |
| Ama söyleyebileceğim şey şu ki ondan korkmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لكن ما أنا يُمْكِنُ أَنْ أَقُولَ أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تَكُونَ خائف منها. |
| Her kimsen bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | مَنْ أنت، أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تَعمَلُ هذا. |
| Bizi etkilemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تُعجبَنا. |
| Bir şey yapman gerekmiyor. | Open Subtitles | أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تَعمَلُ أيّ شئُ. |
| Bana dokunman gerekmiyor. | Open Subtitles | أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تَلمْسَّني |
| - Bilmen gerekmiyor... - Ne o, ucuz sürtüğün teki mi? | Open Subtitles | - أنت أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ - |