| O sürtük kendisini alakadar etmeyen bir işe burnunu sokuyordu. | Open Subtitles | تلك الحقيرة كانت تحشر أنفها في شيءٍ ليس من شأنها. | 
| Ve burnunu kaşıdı ki burası yalan söylerken kanın kafaya ve beyne hücum etmesi nedeniyle kabaran dokular içeriyor. | Open Subtitles | وقامت بحك أنفها التي تحتوي على سلسة أكاذيب منتصبة التي تتوسع لأن الدم يندفع إلى الرأس والدماغ أثناء الكذب | 
| Onun saçının kokusunu, kötü olsalar bile şakalarıma gülerken burnunun aldığı şekli özledim. | Open Subtitles | أفتقد رائحة شعرها .. الطريقة التي تحرك بها أنفها حين تضحك على نكاتي | 
| Kulağında değiliz burnuna üflüyoruz. | Open Subtitles | لقد أخطئنا الأذن و قمنا بالنفخ على أنفها | 
| Berry'nin Streisand ile tek ortak yanı o devasa Burnu. | Open Subtitles | الأمر الوحيد المشترك بين بيري و سترايسند هو أنفها العملاق | 
| Biliyor musun, uyurken burnundan ıslık gibi bir ses çıkartıyor, ve içimden diş fırçasını alıp burnundan içeriye kafatasına kadar sokmak geliyor. | Open Subtitles | أو، هل تعلم، عندما تنام تصدر شخيراً عالياً وأريد أن أكبس فرشاة الأسنان في أنفها حتى يخرج من دماغها | 
| Cesedi günlerce kimse bulamamış şimdi de Burnunda tüyler ürpertici biyo-kültür oluşmuş. | Open Subtitles | ولا أحد وجد الجثة لأيام والآن هناك بعض الأشياء تخرج من أنفها | 
| Başını kaldırdı ve yüzünü gördüm, merhaba dedim ve hemen, Burun kemerinin üzerinde kırışıklık gibi bir şey fark ettim. | TED | رفعت رأسها للأعلى ورأيتُ وجهها، وقلت مرحبا ثم لاحظت مباشرةً شيئًا ما على طول أنفها تجعّد في جلدها | 
| 20 dakikanın sonunda, herkesin bakışında kuşku vardı Evin hizmetlisi burnunu küllüğe dayamıştı. | TED | بعد 20 دقيقة اختلفت نظرة الجميع لي، صاحبة المنزل حشرت أنفها في مرمدة السجائر | 
| John onun mutluluğun en yüksek noktasına ulaştığını hissettiğinde, köprünün diğer tarafına geçip burnunu, patlatıp kıracak, ...ve kemik parçalarını beynine gönderecek. | Open Subtitles | وعندما يشعر جون أنها وصلت إلى قمة سعادتها العظمى هو سيضرب أنفها عبر الجسر ويكسره بشكل إنفجاري ويزيل أجزاء عظمة دماغها | 
| Yani, yanından geçerken, burnunu tutan bir kadın görürsen şayet, ...kadın, pekala bir cadı olabilir. | Open Subtitles | لذلك، إذا رأيت فى الشارع امرأة تحمل أنفها كأنها ستعطيها هدية لك فإنها يمكن أن تكون بكل بساطة ساحرة | 
| Vereceğimiz parayı düşünürsek kıçımıza burnunu sokması gerekirdi. | Open Subtitles | أين هو أن مبيعات الفتاة؟ لهذه الأسعار، يجب أن نكون سحب أنفها من الحمير لدينا. | 
| Kariyeri sallantıdayken, bu konuya burnunu sokmasını hiç istemeyiz. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه علينا فرك أنفها الآن بينما دائرتها الوظيفية تضمحلّ | 
| Tam oldukları yerdeydi, burnunun iki yanında. | Open Subtitles | كانوا تماما فى نفس المكان على جانبى أنفها | 
| Cinayeti gördüğünü söyleyen kadında da burnunun iki yanında aynı izler vardı. | Open Subtitles | المرأة التي شهدت بأنها رأت القتل كان لديها نفس العلامات على جوانب أنفها. | 
| burnuna bakıyorum. Bana bu kadar sert vurman gerekmez. | Open Subtitles | إنني أتطلع إلى أنفها مباشرة، كما أنه ليس عليكِ صفعي بهذه القوة | 
| Paskalya yortusu resminde, burnuna pasta bulaşmış olanı? | Open Subtitles | تلك التي في صورة حفلة عيد الفصح، تضع الكعك على أنفها. | 
| Gretel'in kendisini oyuna getirdiğini anlayan kötü cadının Burnu birden büyümeye başladı. | Open Subtitles | ـــ وحين أدركت الساحرة الشريرة في النهاية أن الصغيرة جريتل قد خدعتها استطال أنفها أكثر وأكثر | 
| Bilirsiniz, sesi, Burnu iyice dolu gibi çıkıyordu. | Open Subtitles | تعرف كيف يبدو صوتها كأن أنفها محشو بالكامل | 
| Ablan alıkoyuldu ve metamfetamin, kalp krizi geçirene kadar burnundan ve boğazından zorla döküldü. | Open Subtitles | أختك قيدت و أجبرت على تعاطي المخدارات من أنفها و حلقها حتى توقف قلبها | 
| Ağlamalar, sızlanmalar, burnundan çıkan sümük kabarcıklarıyla oldukça ağır bir çöküntü yaşadı. | Open Subtitles | وأصابتها نوبة إنهيار عصبيّ وبدأت في الصراخ والبكاء أعني لقد بدأت فقاعات مائية تخرج من أنفها | 
| Eğer kloroform kullanıyorsa ağzında ve Burnunda yanma olması gerekmiyor mu? | Open Subtitles | ألا يعني استعماله للكلوروفورن وجود حروقات حول أنفها و فمها ؟ | 
| Hatta o gezintilerden bir tanesinde bana Burun hikâyesini anlattı. | Open Subtitles | في واقع الامر, كان في أحد الجولات هناك عندما أخبرتني لأول مرة حول أنفها. | 
| - burnundaki toz metamfetamin. | Open Subtitles | البودرة التي كانت في أنفها كان المخدر | 
| Ona burnuyla ilgili bir cevap vereceğini söylemiştin. | Open Subtitles | قلت بأنّك أجبها حول أنفها. | 
| Ertesi gün de herkesin önünde ona zorla sümüklerini yedirmiştin. | Open Subtitles | أنت جعلتها تأكل ما خرج من أنفها أمام الجميع |