| Bu, sadece birkaç dakikanızı alır. | Open Subtitles | وأضافت أنه فقط لمدة دقيقة أو اثنتين إلى الوقت الذي كنت بعيدا |
| Bu sadece... hakkında konuşulması gereken bir şeydi ve... bunun kendimi nasıl hissetmeme sebep olacağını bilemedim. | Open Subtitles | أنه فقط.. أنه فقط شىء تحدثنا عنه ولم أكن أعرف بماذا سيجعلنى أشعر |
| O sadece bana ilk şansımı verdiği için övünmek istiyor. | Open Subtitles | أنه فقط يريد التفاخر بتبجح بأنه من أعطاني الفرصة الأولى. |
| O sadece kendini bir şeylerin ortasında bulduğu için korkmuş bir çocuk. | Open Subtitles | أنه فقط غلام مرعوب وجد نفسه ... فى منتصف شيئ أكبر من |
| Özür dilerim. Sadece, bir gazetecinin bu kadar meraksız olması biraz garip. | Open Subtitles | أسفة , أنه فقط غريب بأن يكون هناك صحفى غير فضولى هكذا |
| Ama ironi şu, Yalnızca kısıtlamalarımız fark ederek gerçekten onların üstesinden gelebiliriz. | TED | ولكن المفارقة أن أنه فقط بتعرفنا على قصورنا وعوائقنا يصبح بإمكاننا تجاوزها. |
| - Afedersiniz, efendim. - Sadece bir fikir ayrılığı yaşadık. | Open Subtitles | - .أسف ، سيدي ,أنه فقط إختلاف في الرأي - |
| Sadece benim Roy'um bir çakalı bu mesafeden vurabilir. | Open Subtitles | أنه فقط عزيزي روي بإمكانه إصابة ذئب صغير من هذه المسافة |
| Üzgünüm ama bence Bu sadece başka bir korseye benziyor. | Open Subtitles | ،أنا آسفة، من أين ابدأ أنه فقط نوعاً ما من الحزم |
| Bu sadece iş bittikten sonra ufak bir zaman, Bay Zigic. | Open Subtitles | أنه فقط قليلا من وقت التوقف , سيد زيجيتش. |
| Bana göre Bu sadece henüz çözemediğim bir bilim. | Open Subtitles | بالنسبة إلي أنه فقط علم لم أكتشفه لحد الآن |
| Bu sadece... Hayır. Hiçbirşey yok. | Open Subtitles | لا شيء أنه فقط لا أنه ليس لاشيء |
| - MızıIdanmayı kes. Bu sadece su, silkele gitsin. | Open Subtitles | توقف عن النحيب، أنه فقط ماء فقط قم بهزه |
| O sadece kablo takıp takmadığını görmek istiyor. | Open Subtitles | أنه فقط يريد أن يرى بأنك لا ترتدي سلك تنصت |
| [Ed] O sadece dinleyici takıp takmadığını görmek istiyor. | Open Subtitles | أنه فقط يريد التأكد من عدم أرتدائك لسلك تنصت |
| Bak gerçekten ölü. - Gerri O sadece rol yapıyordu. | Open Subtitles | . مارلا، أنا جاده جدا - . جيري، أنه فقط تمثيل - |
| O sadece, o anlık kızgınlıkla söylediğin bir şeydi. | Open Subtitles | أنه فقط شيء قلتيه في لحظه عصبيه |
| Hayır, Sadece bir kaç çürük. | Open Subtitles | لا.. أنه فقط زوج من الكدمات سأكون بخير فى الصباح |
| Gerek yok, Sadece bir iki çizik var. | Open Subtitles | لا.. أنه فقط زوج من الكدمات سأكون بخير فى الصباح |
| Kendilerini düşünme gibi bir fikirleri yoktu sanırım. Yalnızca emirlere uyarlardı. | Open Subtitles | الجندى اليابانى لديه فهم مجرد للأمر على أنه فقط يطيع الأوامر |
| - Gözlüğün halledemeyeceği bir şey değil. - Sadece hafif bir reçete. | Open Subtitles | لا شيء لا تستطيع إصلاحة النضارات - أنه فقط أمر طفيف - |
| Sadece benim ihtiyarı boktan bir kafeste görmek koyuyor. | Open Subtitles | أنه فقط من الصعب إنك تري رجلك الكبير يجلس فى قفص لعين |
| Anlamsız laflar işte. | Open Subtitles | أنه فقط كل شيء ممل , المزيد من أنتاج التفاهة |