| - İnsanlara neden başka bir bilinç kaybı olacağını söylemediğimizi bir daha hatırlatsana. | Open Subtitles | قل لي ثانيةً لماذا لا نقول للناس أنّ هناكَ فقدان وعيٍ آخر قادم |
| Ben de bir çocuğu daha vizelerde kopya çekerken yakaladım. | Open Subtitles | ظننتُ أنّ هناكَ طفل آخر يغشّ في إمتحانات نصف الفصل |
| Bu heriflere dikkat etmeliyiz, bir şeylerden şüphelendiler! | Open Subtitles | يجِبّ علينا توخّي الحذر مِن هؤلاء لقدّ علِمُوا أنّ هناكَ شيّئاً خاطئاً |
| Seni serbest bıraktıkları akşam,bir şeylerin yanlış olduğunu hissettin .. ama ne olduğuna emin olamadın,ama hissettin. | Open Subtitles | كنتَ تعرف أنّ هناكَ شيئا ما خاطىء ليلة تحريرك لم تعرف ما هو ، ولكنّك شعرت به |
| Ve bunu yaptıklarında, benim hakkımda cinayetten arama emri olduğunu fark edecekler. | Open Subtitles | و عندها سيعلمون أنّ هناكَ مذكرّة توقيفٍ بحقّي بتهمة القتل. |
| bir şeylerin ters gittini hissettim... | Open Subtitles | عرفتُ أنّ هناكَ شيئاً ما خاطىء ولكن لم أتمكّن من قول أي شيء |
| Sadece işim bitene kadar. 5 Kasım'dan sonra bunun bir önemi kalmayacak. | Open Subtitles | -فقط حتى أنتهي، بعد الخامس من الشهر لا أعتقد أنّ هناكَ فرقًا. |
| Evet, kabul ederdim... gerçekten de bir şeylerin değiştiğini düşünseydim. | Open Subtitles | نعم ، أودّ ذلك ، إذا كنتُ أعتقد فعلاً أنّ هناكَ أيّ شيء قد تغيّر |
| Ne şanslıyım ki, evet demeyi seven sırma saçlı bir bakirem var. | Open Subtitles | من حسنِ حظّي أنّ هناكَ بتولاً بشعرٍ مسترسل تحبُّ أن توافقني في آرائي |
| Ya nörolologlarım işi berbat etti ya da bizi dava ettiğinizde hastane avukatlarının ortaya çıkaracağı başka bir şey. | Open Subtitles | إمّا أنّ جرّاحه العصبيّ أخطأ أو أنّ هناكَ سبباً آخر ينبغي على محامي المشفى أن يخترعه حين تقاضيننا |
| Onu sevdiğini söylemişsin. bir şeylerin fena hâlde ters gittiğini anlamış. | Open Subtitles | وقالت أنّكَ أخبرتها أنّكَ تحبّها ، ولقد أحسّت أنّ هناكَ شيء فظيع |
| Pekala, aynı etkiyi yaratabilen başka bir alet daha olmalı. | Open Subtitles | حسناً ، لابدّ أنّ هناكَ جهاز آخر الذي يفعل الشيء نفسه |
| Buradan bir çıkış yolu olmalı, değil mi? | Open Subtitles | حسناً ، لابدّ أنّ هناكَ وسيلة للخروج من هنا ، أليس كذلك؟ |
| Buradan bir çıkış yolu olmalı, değil mi? | Open Subtitles | حسناً ، لابدّ أنّ هناكَ وسيلة للخروج من هنا ، أليس كذلك؟ |
| bir şey kaybolsa, nişan yüzüğünde olduğu gibi hemen fark ederdi. | Open Subtitles | لكانت لاحظت أنّ هناكَ شيء مفقود، مثل خاتم الخطوبة |
| - bir şeyler bulmuş olabileceklerini düşündük. - Terörist bir grubun vurmakla tehdit ettiğinin ve binlerce insanın tehlikede olduğunun farkına varın. | Open Subtitles | أنتما تدركان أنّ هناكَ خليّة إرهابيّة تهدّد بالضرب وحياة الآلاف قد تكون في خطر؟ |
| Etraftakilerin paraları görmesinin ya da insanlara evde daha çok olduğunu söylemenin ne kadar tehlikeli olduğunu düşünmezdi. | Open Subtitles | أو مدى خطورة إخبار الناس أنّ هناكَ الكثير من المال بالداخل |
| Sabotaj olduğunu birinin yaratıklarımızla oynadığını mı düşünüyorsun? | Open Subtitles | أتظنّ أنّه خُرّب عمدًا؟ أتعتقد أنّ هناكَ شخصٌ يعبث بمخلوقاتنا؟ |
| Sabotaj olduğunu birinin yaratıklarımızla oynadığını mı düşünüyorsun? | Open Subtitles | أتظنّ أنّه خُرّب عمدًا؟ أتعتقد أنّ هناكَ شخصٌ يعبث بمخلوقاتنا؟ |