| Bizim dilimizle anlamı, dünyamızda gördüğümüz şeylerin tasarım gereği olduğunu biliyoruz. | TED | يعني ذلك في لغتنا، نحن ندرك أن الأشياء التي نراها في عالمنا مُرتبة. |
| Düşünün ki bu binayı görünce, bazen hayattaki zorluklarla mücadele ettiğimiz şeylerin bittiğini asla göremeyiz. | TED | أود منكم أن تفكروا خلال مشاهدة الفلم أن الأشياء التي نسعى جاهدين لإنجازها خلال حياتنا، لا يكتب لنا أنا نراها منتهية. |
| Kontrol edebileceğim şeylerin önemsiz gündelik şeyler olduğunu anladım. | TED | أدركت أن الأشياء التي أستطيع التحكم بها هي أشياء بسيطة من يوم ليوم. |
| Beraber yaratılmış şeylerin beraber bulunmaları gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن الأشياء التي صُنعت سوياً تنتمي إلي بعضها البعض |
| Eskiden eğlenceli olan şeylerin tekrar olmasına seviniyorum. | Open Subtitles | وأنا سعيده أن الأشياء التي أعتدنا كونها ممتعه أصبحت ممتعه مره أخرى |
| Söylediğim şeylerin başkalarının ayıklık görevine uygulanabileceğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | يعتقدون أن الأشياء التي قلتها يمكن أن تطبق في سعي الآخرين للابتعاد عن الادمان. |
| Söylediğim şeylerin başkalarının ayıklık görevine uygulanabileceğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | يعتقدون أن الأشياء التي قلتها يمكن أن تطبق في سعي الآخرين للابتعاد عن الادمان. |
| O da eskiden aynı kulüpteydi ve o soyunma odasında öğrendiği şeylerin onu bugün olduğu adam yaptığını söyledi. | Open Subtitles | كان ملتحقا بنفس النادي و قال لي أن الأشياء التي تعلمها في غرفة خلع الملابس تلك جعلت منه الرجل الذي هو عليه اليوم |
| Kendi hayatımda, beni yükselten ve ileri götüren şeylerin bildiğim şeylerdense bilmediklerim olduğunu fark ettim. | TED | وفي حياتي، وجدت أن الأشياء التي لا أعرفها هي التي رفعتني إلى الأعلى وأعظتني دفعة إلى الأمام أكثر من الأشياء التي أعرفها |