| Prue, biriyle mecburen çıkmak zorunda kalmayacak kadar iyi durumdasın. | Open Subtitles | برو، إنكِ أرقى من أن تضطري للخروج لموعد عمل |
| Şehirli bir herifin yaz aşkı olmak zorunda değildin. | Open Subtitles | لا أن تضطري لتكوني بغي .صيفية لأحد المُترَفين |
| Ama her şeyi tek başına yapmak zorunda kalman haksızlık. | Open Subtitles | ليس من العدل أن تضطري للقيام بكل شيء بنفسك. |
| Senin için korkunç olurdu anlıyor musun? Hep bana bakmak zorunda kalman. | Open Subtitles | كان سيكون أمرًا فظيعًا بالنسبة لك أن تضطري للإعتناء بي. |
| Bunu yaptım çünkü fişi çekmek kararını vermek zorunda kalmanı istemedim eğer iş o raddeye gelirse tabii. | Open Subtitles | فعلت ذلك لأني لا أريدك أن تضطري باتخاذ قرار فصل أجهزة الإنعاش.. إذا.. |
| Senin benimle ilgilenmek zorunda olmanı istemedim. | Open Subtitles | لم أردك أن تضطري للإعتناء بي |