| Adam'ın böyle güzel bir jest yapmış olduğuna inanmak güç fakat bu defter onun özür dileyiş şekli sanırım. | Open Subtitles | من الصعب أن نصدق أن آدم قادر على تقديم لفتة الطيبة، لكنّي أعتقد أن ذلك سجل طريقته للإعتذار |
| Ama ne olursa olsun dünyada iyi insanlar da olduğuna inanmak istiyorsun. | Open Subtitles | لكن بالرغم من كل شيء نريد أن نصدق أن هناك أشخاص طيبون في هذا العالم |
| O kaosun ortasında âşık bir adamın olduğuna inanmak çok zor. | Open Subtitles | رجل، فإنه من الصعب أن نصدق أن في وسط كل ذلك ... |
| Bunu her kim okuyorsa hastalıklı biri olmadığına inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب أن نصدق أن هناك مرضى شواذ الذين يقرأون فعلا هذه الاشياء |
| Bu kadar devasa sert bir yapının daha önceleri burada olmadığına inanmak çok güç ama Avustralya'daki geriye kalan resiflerle karşılaştırıldığında bu resif daha çok genç. | Open Subtitles | من الصعب أن نصدق أن مثل هذه البنية الضخمة و الصلبة لم تكن هنا بشكل دائم, ولكن بالمقارنة مع بقية أستراليا هذه الشعاب حديثة جدا. |
| Sanırım bunun da zararsız olduğuna inanmamızı bekliyorsun. | Open Subtitles | أعتقد أنّك تنتظر منّا أن نصدق أن هذا غير مؤذ أيضاً. |
| O kıymıkta üç tip kan olduğuna inanmamızı mı istiyorsun? | Open Subtitles | هل تريدين أن نصدق أن هناك ثلاث فصائل دم على هذه القطعة ؟ |
| Bizden örgütünüzün nerdeyse dünyadaki ülkelerin yarısında etkin olduğuna inanmamızı mı bekliyorsunuz? | Open Subtitles | تتوقع منا أن نصدق أن مجموعتك نشطة في البلدان تقريبا نصف في العالم؟ |
| Yani, Quentin Latham'ı öldürdüğünü gösteren bu görüntünün sahte olduğunu seni efekt şirketine yatırım yapmaya ikna etmek için bir tür seçme çekimi olduğuna inanmamızı mı bekliyorsun? | Open Subtitles | لذا , أنت تتوقع منا أن نصدق أن تلك اللقطة و أنت تقتل (كوينتين ليتام) مزيفة و أن هذا الفيلم تجارب أداء |