| Söyleyeceğin hiçbir şey şu an senin için hissettiklerimi değiştiremez. | Open Subtitles | لايوجد شيء تستطيعين قوله يمكن أن يغير طريقه شعوري الآن |
| Yapamazsın. Tanrı bile gerçeği değiştiremez. | Open Subtitles | لن تستطيعى ،حتى الرب لا يستطيع أن يغير الحقيقة |
| Bugün bildiğimiz sağlık hizmetlerini değiştirebilir hastalıkları anlamamızı geliştirebilir ve birçok hayatı kurtarabiliriz. | TED | هذا يمكن أن يغير العناية الصحية التي نعرفها اليوم، ويحسن فهمنا للأمراض المزمنة ويحافظ على العديد من الأرواح. |
| Bu yolla tek bir elektron atomun şeklini temelinden değiştirir. | Open Subtitles | بهذه الطريقة يمكن لإلكترون واحد أن يغير شكل الذرة جذرياً |
| Ama ciddi söylüyorum, bu salak fikrini değiştirmeden önce gitmek zorundayım. | Open Subtitles | لأكون جديًا علي الذهاب قبل أن يغير ذلك الغبي رأيه فيّ |
| Ve bunun sonucunda ortaya sadece farklı bir tür ürün ortaya çıkmamış, ayrıca, birbirimiz arasındaki ilişkiyi de değiştirecek potansiye sahip olmuştur. | TED | وانه ليس مجرد أنه ينتج نوعا مختلفا من الناتج في النهاية، فمن المحتمل أن يغير الطريقة التي نتعامل بها مع بعضنا البعض. |
| Hükümeti, Dakota'daki Kızılderililere karşı tutumunu... değiştirmeye ikna etmek için yazmıştı. | Open Subtitles | لقد حاول أن يغير سياسة الحكومة . تجاة الهنود |
| Yaşarken babanı, anneni ya da çocuklarını değiştiremezsin karını ya da kocanı değiştirebildiğinden daha fazla. | Open Subtitles | ضمن الحياة الواحدة فإن المرء لا يستطيع أن يغير أباه و أمه و أبناءه تماماً كما أنه لا يستطيع أن يغير زوجاً أو زوجة |
| - Hiçbir şey duygularımı değiştiremez. | Open Subtitles | لا يوجد شيء يمكن أن تقوليه لي يمكن أن يغير مشاعري نحوك |
| Bunun üzerinde uzun süre düşündüm ve sana söyleyeceğim, söyleyeceğin hiçbir şey sana olan hislerimi değiştiremez. | Open Subtitles | لقد فكرت في هذا طويلاً وبعمق وأنا أخبركِ بكل ثقة ليس هناك ما يمكنكِ قوله ويمكنه أن يغير من مشاعري تجاهك |
| Ve ne kadar bira içersen iç, ne kadar barbekü yersen ye ya da k*çın ne kadar büyürse büyüsün, dünyada hiç bir şey bunu değiştiremez. | Open Subtitles | فلا يعني بأي حال كم من البيرة شربت أو من الباربيكيو أكلت أو كم كان مقدار زيادة مؤخرتك سمنة لا شئ يمكنه أن يغير تلك الحقيقة |
| bilgisayar, ekrandaki resmi değiştirebilir ve kafanın hareketlerine cevap vermesini sağlayabilir. Şimdi tekrar buna dönelim. | TED | يمكن للحاسوب أن يغير الصورة على الشاشة ويجعلها تتجاوب مع حركة الرأس فلننتقل إلى ذلك |
| Bu yöntem kağıtla olan ilişkinizi tamamen değiştirebilir. | TED | في مقدور هذا أن يغير تماما الطريقة التي نتعامل بها مع الورق. |
| Ancak fazla alkol kullanımı, enzim aktivitesini değiştirebilir, böylece o yan üründen daha fazla üretilir, bu da makul bir asetaminofen dozu alınsa bile bu durum karaciğer hasarına neden olabilir. | TED | لكن تناول الكحول بكميات كبيرة يمكن أن يغير من نشاط الإنزيم لذلك فإنتاج أكثر من تلك المادة السامة، قد يؤدي إلى إتلاف الكبد حتى مع ما يعتبر جرعة آمنة من الأسيتومينوفين. |
| Bir kavga oyunun hızını değiştirir, havayı temizler, beraberliği bozar. | Open Subtitles | القتال يمكنه أن يغير زخمَ المباراة. تنقية الأجواء،الخروج من مأزق. |
| Bu onu nasıl değiştirir, asıl bunu kestirmek mesele. | Open Subtitles | إلى إلى حدّ يمكن أن يغير هذا من طبيعته، هذا هو السؤال |
| Hızlıca, Theophanes fikrini değiştirmeden toparlanıp çıkalım. | Open Subtitles | فقط نضع الأشياء في مكانها لتجهيزها قبل أن يغير ثيفينس رأيه. |
| Haydi. Birileri fikrini değiştirmeden bu eyaletten tüyelim. | Open Subtitles | هيا يا رجل , لنغادر هذه الولاية قبل أن يغير البعض رأيهم |
| Ve bu da dünyayi bildiğimiz gibi değiştirecek. | TED | وهذا الإنتقال بإمكانه أن يغير العالم الذي نعرفه. |
| Hükümeti, Dakota'daki Kızılderililere karşı tutumunu... değiştirmeye ikna etmek için yazmıştı. | Open Subtitles | لقد حاول أن يغير سياسة الحكومة . تجاة الهنود |
| Ama Asia'la ben, birbirimi seviyoruz. Bunu değiştiremezsin. | Open Subtitles | لكني احبها وهي تحبني، ولا أحد يمكن أن يغير ذلك. |
| Ve farkına vardığım hayatımı değiştirmek üzere olduğumdu. | TED | وهذا الإدراك كان على وشك أن يغير حياتي. |
| İşte uğraştığımız zihniyet bu ve eleştirmek bunu değiştirmez. | TED | وتلك هي العقلية التي نتعامل معها، والنقد ليس بوسعه أن يغير من ذلك. |
| Üstünü değiştirsin, yoksa gidemez. | Open Subtitles | أعتقد أنه يجب أن يغير ملابسه أو لايمكنه الذهاب |
| Bir günün tüm hayatını değiştirmesi ilginç. | Open Subtitles | من المدهش أن يوم واحد يمكنه أن يغير باقي حياتك |
| - Elbette etti ama öyle bir adamın tarihi değiştirmesine izin veremeyiz. | Open Subtitles | بالتأكيد أغواني، ولكن لا يمكننا ترك رجل أن يغير التاريخ بتلك البساطة. |
| Bunların hiçbiri amacınızı değiştirmemeli. | Open Subtitles | لا يجب أن يغير هذا من مهمتكم في شئ |