| Ama şunu söylemeliyim ki herkes bunun yaklaştığının farkındaydı. | Open Subtitles | لكن، أَعْني، أنا يَجِبُ أَنْ أَقُولَ هذا. أعتقد كُلّ شخص كان يُمكنُ أنْ يَرى هذا المجيئ، حقّ؟ |
| yoksa diğer bayan mı demeliydim? | Open Subtitles | أَو هَلْ يَجِبُ أَنْ أَقُولَ السيدةَ الأخرى؟ |
| Ama daha sebatlısını görmedim demeliyim. | Open Subtitles | لكن يَجِبُ أَنْ أَقُولَ لم أراى أصرار كهذا من قبل |
| - Ne söylememi istiyorsun? | Open Subtitles | - الذي، يُريدُني أَنْ أَقُولَ شيءَ؟ |
| Steven'a söylemeyeceğim diye söz verdim. Ah, bak ne yaptım. | Open Subtitles | أنا وَعدت ستيفن أن لا أَقُولَ أوه، أنظر ما فعلت |
| Denizde daha bir sürü balık var demem, onu seviyorsan gitmesine izin ver demem ve sana klişe laflar etmem fakat söyleyeceğim şey şu: | Open Subtitles | لَنْ أقُلْ أن هناك سمك أكثر في البحرِ، ولَنْ أَقُولَ ان تَحبُّها تَركتْها تَذْهبُ ولَنْ أَقْصفَك بالكليشاتِ ..لكن |
| "Sersemlik yapıyor. " dememi mi istiyorsun? | Open Subtitles | تُريدُيني أَنْ أَقُولَ "أنه أحمق" |
| Bunu olumsuz olarak görmediğimi söylemeliyim. | Open Subtitles | أنا لا أَرى هذا ك سلبي الشيء، أنا يَجِبُ أَنْ أَقُولَ. |
| Bu başarınızdan etkilendiğimi söylemeliyim. | Open Subtitles | الصفصاف: أنا يَجِبُ أَنْ أَقُولَ أَنا معجبُ بالمبادرةِ. أَعْني، |
| Ben de sana aynı şeyi söylemeliyim. | Open Subtitles | أنا يَجِبُ أَنْ أَقُولَ نفس الشيءِ إليك. |
| Eve geç geldin... veya erken mi demeliydim? | Open Subtitles | ..أنتي في البيتَمتأخراً. أَو هَلْ يَجِبُ أَنْ أَقُولَ مبكراً؟ |
| Geç kaldın, yoksa erken mi geldin demeliydim? | Open Subtitles | ..أنتي في البيتَمتأخراً. أَو هَلْ يَجِبُ أَنْ أَقُولَ مبكراً؟ |
| Yoksa "selam olsun" mu demeliyim? | Open Subtitles | أَو هَلْ يَجِبُ أَنْ أَقُولَ نواةَ نواةِ؟ |
| Bak, "Bir gün birini bulacaksın" gibi klişe bir şey söylemeyeceğim. | Open Subtitles | أنا لَنْ أَقُولَ أيّ شئَ كتافه كما يوماً ما أنت سَتَجِدُ شخص ما، |
| Teşekkürler ama hayır demem gerekecek. | Open Subtitles | شكراً، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَقُولَ لا. |
| Samimi olarak söyleyebilirim ki bu yediğim... en iyi konserve peynir. | Open Subtitles | أوه. أنا يُمْكِنُ أَنْ بأمانة أَقُولَ ذلك أفضل جبنِ معلّبِ الذي أنا أَبَداً كَانَ عِنْدي. |
| Arkadaşım diyemem ama tanışmıştık. | Open Subtitles | حَسناً، أنا لا أَقُولَ بأنّه كَانَ صديقا لي، لَكنِّي قابلتُه مرّة. |
| Bebek varken böyle şeyler demeyeceğim. | Open Subtitles | لَكنِّي لَنْ أَقُولَ مادةَ مثل الذي حول الطفل الرضيعِ. |
| Keşke aynı şeyi lisemiz için de söyleyebilsem. | Open Subtitles | أنا فقط أَتمنّى بأنّني يُمْكِنُ أَنْ أَقُولَ نفس لمدرستنا العليا القديمةِ. |
| Yüzbaşı Hastings, size söyleyebileceğim şu: | Open Subtitles | بإِنَّني يُمْكِنُ أَنْ أَقُولَ إليه الشيء التالي: |
| Bir şeyler söylemeliydim. | Open Subtitles | أنا كان يَجِبُ أنْ أَقُولَ شيءَ. |