| Ve önünde sonunda, koltukaltı kılları çoktan çıkmış olan çocuk gözlüğünü ikiye ayırıyor. | Open Subtitles | وفي النهاية، تنكسر نظاراتك لنصفين بواسطة الولد الكبير الذي لدية شعر إبط |
| Ama ne var ki oldukça çekici bir koltukaltı var. | Open Subtitles | إلا أن لديه رغم ذلك إبط جذاب. |
| Adım koltukaltı. | Open Subtitles | هذا ليس إسمى يا غبى "إسمى " إبط |
| Hayır ama her birinize birer koltuk altı koku giderici yaptım. Hastamızın durumu nasıl? | Open Subtitles | لا , لكنني سأبني مصنعا لكل إبط , كيف المريض ؟ |
| Kıçında bir keçi, suratında birisinin koltuk altı. | Open Subtitles | وجهك ملتصق بمؤخرة و إبط أحدهم؟ |
| Arcadian'ı, içinde Türk koltuk altı kılı dolu bir naylon torbayla kıyaslayamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنكَ أن تقارن الـ " أركيديان " بحقيبةٍ مليئةٍ بشعر إبط ٍ تركي |
| - Luis'in koltukaltı gibi kokuyor. | Open Subtitles | يبدو كرائحة إبط لويس |
| koltukaltı, indir onları. İndir! | Open Subtitles | " إخفض ذراعيك يا " إبط |
| Pekala! koltukaltı. Kalamar. | Open Subtitles | "يا "إبط" يا"حبار |
| Oğlum, dışarısı bir Meksikalının koltukaltı kadar sıcak... | Open Subtitles | يا رجل، إنه أسخن من إبط ...هالوبينو) في الخارج هناك) |
| Yoksa koltuk altı mı? | Open Subtitles | أم أنه إبط الذراع ؟ |
| Memeler, nefes, koltuk altı. | Open Subtitles | أثداء , نفس , إبط ؟ , |
| Porsuğun koltuk altı mı? | Open Subtitles | إبط الغرير؟ |