| aynı anda da sağ işaret parmağını sağ omzuma bastırdı. | TED | وضعت إبهامها الأيسر على الجانب الأيسر أسفل ظهري، بينما أدارت سبابتها اليمنى وصولًا إلى كتفي الأيمن من الأمام. |
| Strese girdiğinde parmağını emdiğini söyle ona. | Open Subtitles | اخبريها عندما تكون مرهقة, تقوم بِمص إبهامها. |
| Keşke parmağını da böyle isabet ettirebilseydi. | Open Subtitles | ليت استخدامها إبهامها دقيق بقدر تصويبها |
| Annenin parmağının uzandığı her yeri bilmek ister miydin? | Open Subtitles | أتريد أن تعرف جميع الأمكنة التي وضعت أمك إبهامها فيها؟ |
| Tüm ofisi parmağının altına almıştı, işini biliyordu. | Open Subtitles | كان لديها المكتب بأكمله تحت إبهامها. |
| Deftere baktım, her sayfaya bastığı parmak izi dikkatimi çekti. | TED | تصفحت ذلك الكتاب، وما لفت انتباهي كانت بصمات إبهامها علي كل صفحة. |
| Kazancının kayıtlarını tutmak için imza yerine parmak izi kullanıyordu. | TED | تستخدم بصمات إبهامها بدلًا من التوقيع لتسجل أرباحها. |
| Küçük olan parmağını emmek için duruyor. | Open Subtitles | "والنملة الصغيرة وقفت لكيّ تلعق إبهامها" |
| Ya Al hidayete erdi ya da Dolly parmağını onun kıçına soktu. | Open Subtitles | إما أن يكون (آل) يتعبّد أو أن (دولي) أقحمت إبهامها في مؤخرته مجدداً |
| Baş parmağını kırmış. | Open Subtitles | لقد كسرت إبهامها |
| Parçalanan kapının kenarında kopmuş bir parmak bulduk. | Open Subtitles | لقد وجدنا على ما يبدو طرف إبهامها مقطوعا ً في جيب باب |
| Öldü, Press. parmak yarasından o olduğu anlaşıldı. | Open Subtitles | أنها ميتة الإختبارات أثبتت أنه إبهامها |