| Eğer gerçekten beni memnun etmeyi isteseydin, bana o sürtüğün kafasını getirirdin. | Open Subtitles | لو أردت حقاً إرضائي كان بإمكانك إحضار رأس تلك العاهرة إلي على طبق |
| Haksızlık ettiğimi düşündü. Ona görevinizin beni memnun etmek olmadığını söyledim. | Open Subtitles | شعرت أنّني كنت غير عادلة، لذا أخبرتها أنّ محاولة إرضائي ليست مهمتك. |
| memnun olacağım tek şey düşmanları öldürmek ve saygınıza layık olmak. | Open Subtitles | إرضائي الوحيد سيكون أن نقتل أعدائنا و إستحقاق تقديرك الخاص |
| Beni tatmin etmeyi başaramazsa onunla istediğinizi yaparsınız. | Open Subtitles | إذا فشلت في إرضائي يمكنك أن تفعل بها ما تشاء لن أُضيّع وقتاً أكثر معها |
| Beni onun kadar tatmin edemeyeceğini biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلم أنه لا يمكنك إرضائي كما يفعل هو |
| Yıllarca hayatımı kurtaracak, beni tatmin edecek bir sevgili bulamadım. | Open Subtitles | rlm; لم أستطع إيجاد عشيق rlm; بوسعه إرضائي لسنوات طويلة. |
| Bence çok hoş. Beni memnun etmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | اعتقد انه لطيف لقد اردت إرضائي |
| Peki, beni memnun etmenin çok da zor olmadığını anlayacaksın. | Open Subtitles | حسنا، ستجد أنه ليس من الصعوبة إرضائي. |
| O ömrü boyunca beni memnun etmeye çalıştı. | Open Subtitles | أمضى حياته محاولاً إرضائي |
| Kolay kolay memnun olmuyorum sanırım. | Open Subtitles | يصعب إرضائي, على ما أظن |
| Beni memnun etmek istedi. | Open Subtitles | هي من أرادت إرضائي |
| Beni memnun etmeye çalışıyor. | Open Subtitles | يحاول إرضائي. |
| Sen ve ekibindeki beceriksizlere üstün çalışma becerisini aşılamak ben tatmin etmenin heyecanı ve bir gün daha hayatta kalmanın neşesini hatırlatmak istiyorum. | Open Subtitles | عليّ تذكيرك وفريق الفاشلين بفخر العمل المتفوق وبهجة إرضائي |