| trafik çok sıkışık olsa bile, Jiménez'in alındığı otoparkla hastanenin arası en fazla 15 dakika sürer. | Open Subtitles | حتي فى حالات إزدحام المرور الرحلة من هذا المرآب حتي المستشفي لاتستغرق أكثر من 15 دقيقة |
| Elbette hafta sonları trafik olmuyor. | Open Subtitles | بالطبع، أيام العطل، لن يكون هُناك إزدحام مروري. |
| Elbette hafta sonları trafik olmuyor. | Open Subtitles | بالطبع، أيام العطل، لن يكون هُناك إزدحام مروري. |
| Evet, sadece heves. | Open Subtitles | نعم، فقط a إزدحام. |
| Yaptığımız animasyon içeride neler döndüğünü anlatabilecek kadar gerçekçi iken hücrenin yoğun kompleks yapısının içeride gerçekleşen olayları perdelemesinden dolayı yeterince gerçekçi değildi. | TED | ومعرفة كيفية عمل هذا بطريقة تكون حقيقية تقدم ما كان يحدث، لكنها ليست حقيقية بنفس إزدحام وضغط الخلية لأنه سيمنع العرض من الحدوث. |
| Hayır hayır, sanırım, yola koyulsak iyi olacak. trafiği atlatalım. | Open Subtitles | لا، لا، أعتقد علينا الرحيل قبل إزدحام المرور |
| trafiğe takılmazsak tabii, ve takılacağımızı sanmam. | Open Subtitles | إذا لم نواجه إزدحام, ولا اعتقد أننا سنفعل |
| Hala futbol maçları... trafik kilitlenmeleri... | Open Subtitles | اذا كانت هناك ألعاب كرةِ قدم، حالات إزدحام مرور، البرامج التلفزيونية وسرقات بقوّة السلاح، |
| Big Gulps ve trafik karmaşası hiç uyuşmuyor. | Open Subtitles | التبول وحالات إزدحام المرور الكبيرة، لا يختلطان |
| Hayır, zaten New York'ta kimse bilmez. Çok fazla trafik olurdu. | Open Subtitles | لا أحد في نيويورك يقود كان هناك إزدحام مروري |
| Bugünkü flash haber 23.karayolunda berbat trafik sıkışıklığı 9 saat sürdü. | Open Subtitles | أهم أخبار اليوم هي وجود إزدحام فظيع على الطريق رقم 23 لمدة 9 ساعات |
| trafik ya kötü, ya yoğun ya da intihara teşvik edici. | Open Subtitles | المرور سيئ، المرور بالغ الذروة، إزدحام يشق طويلا. |
| Hey Sıcak dudaklar,acele et. Şoför trafik olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | هيا يا حبيبتي ، أسرعي يقول السائق أن هناك إزدحام في المرور |
| Nerde olduğunu bilmiyorsunuzdur. Çok fazla trafik olmalı. | Open Subtitles | أنت لا تعلم أين المكان قد يكون هناك إزدحام مروري |
| - trafik vardı. Kaçmaya çalıştım. trafiğe takıldım. | Open Subtitles | كان هناك إزدحام مروري، وكنت أحاول تجنّبه. |
| Geçici bir heves işte. | Open Subtitles | هو a إزدحام. هو سَيُسافرُ. |
| Bu da sadece bir heves. | Open Subtitles | وهو فقط a إزدحام. |
| Tren geliyordu, yoğun bir saatti. | Open Subtitles | إذن، كان القطارفي طريقه للوصول وكانت ساعة إزدحام |
| Lake cilası, tarantula tüylerini gizemli sporlarını ve yoğun trafiği gösteren parçacıkları tutar. | Open Subtitles | يحمل الطلاء شعرات الرتيلاء ولغزك ينتج البويغات... والمركب يعاني من إزدحام شديد |
| "Büyükşehir trafiği ile boğuşmuş herkesin de bildiği gibi; trafiği tıkamak, bu dünyada yapılması en kolay şeydir." | Open Subtitles | "أي شخص وقع في إزدحامات طُرق المدن الكبيرة, يعلم أن إزدحام الطرق" "يكون حول أسهل الأشياء التي تستطيع صنعها في العالم" |
| Gezegen yok olmak üzere ve ben trafiğe mi takıldım? Affedersiniz. | Open Subtitles | الكوكب أَوْشَكَ أَنْ يُتحطّمَ وأَنا في إزدحام المرور ؟ |
| Sabit GPS'li sahte telefonlardan tüm rotamız boyunca otoban girişine kadar tıkalı yol sinyali yayıyorum. | Open Subtitles | أنا أزيّف إشارة هواتف مع مُحدّد مواقع ثابت طوال طريقنا لمُحاكاة إزدحام مروري وُصولاً إلى التقاطع. |