| Bir dahaki sefere beni mutlu etmek istediğinde yapma. | Open Subtitles | والمرة القادمة إذا أردت إسعادي ، فلا تفعل |
| O zaman, eğer... eğer gerçekten beni mutlu etmek istiyorsan, gitmeme izin ver. | Open Subtitles | لذا إذا أردت إسعادي فـ اتركني لوحدي |
| Veya birisi daha beni mutlu etmek istiyordur. | Open Subtitles | أو أنّ أحداً آخر يريد إسعادي |
| Yakında, senin beni mutlu ettiğin kadar beni mutlu edebilecek birini bulabilirim. | Open Subtitles | لربما أكتشف قريباً أنكِ كنت الإمرأة الوحيدة القادرة على إسعادي |
| Evlenmemiz gerektiğini söyledi, hayatını beni mutlu etmeye adadı. | Open Subtitles | قائلًا أنه يجب علينا الزواج سيقضي حياته في إسعادي |
| Eğer beni mutlu etmek istiyorsan, yaşayacaksın. | Open Subtitles | -إذا أردتِ إسعادي فستمضي بدوني |
| Sorun değil, beni mutlu etmek senin işin değil. | Open Subtitles | لا بأس، إسعادي ليست مهمتك. |
| Beni mutlu etmek mi istiyorsun. | Open Subtitles | -أتريد إسعادي ؟ |
| Zengin beni mutlu edebilecek ve bana çok rahat bir hayat verebilecek? | Open Subtitles | شخص غني... بإمكانه إسعادي ومنحي حياة سهلة جدا؟ |
| Bay Collins, çok ciddiyim. Siz beni mutlu edemezsiniz. | Open Subtitles | أنا جادة تماماً يا سيد (كولينز) لا يمكنك إسعادي |
| Bay Collins, çok ciddiyim. Siz beni mutlu edemezsiniz. | Open Subtitles | أنا جادة تماماً يا سيد (كولينز) لا يمكنك إسعادي |
| beni mutlu etmeye çalışırken oldukça şirin görünüyorsun. | Open Subtitles | أنتَ ظريف عندما تحاول إسعادي - صحيح - |