| İlaçlama Uçağı Düştü, İki Kişi Öldü Uçak Tankere çarptı, Şoförler Kurtuldu | Open Subtitles | موت شخصان خلال تحطم طائرة مبيدات الطائرة إصطدمت بناقلة بترول , السائقون هربوا |
| Arkamızdan gelen araba bize çarptı ve köprüden uçtuk. | Open Subtitles | السيارة التي كانت خلفنا إصطدمت بنا من الخلف ومن ثم سقطنا من على الجسر. |
| Klozet ıslaktı. Kaydım ve başımı küvete çarptım. | Open Subtitles | كان البلاط مبتلاً, إنزلقت و إصطدمت رأسى بالفتحة. |
| Bu sefer ağaca çarptım diyeceğim. | Open Subtitles | في هذه المرَة سأقول بأنَني إصطدمت بجرَارة |
| Ve kazada babamın arabası çökmüş, sanki çok büyük bir şeye çarpmış gibi. | Open Subtitles | و في الحادثة , سيارة أبي تهشمت كأنها إصطدمت بشئ ضخم |
| Her şeyi gördüm. O orada otururken geri geri ona çarptın. | Open Subtitles | لقد شاهدت الأمر كله هي كانت جالسه هنا و أنت عدت و إصطدمت بها |
| Geçen gün üç farklı kuş sürüsü bizim eve çarptı. | Open Subtitles | ثلاثة أنواع مختلفة الأماكن من أسراب الطيور إصطدمت بمنزلنا |
| Raynard Waits'in aranması için görev yapan bir polis aracı, önemli bir ipucunun peşindeyken Hollywood'un göbeğindeki kalabalık bir sokakta bir otobüsle park hâlindeki bir araca çarptı. | Open Subtitles | كما إشتركت سيارة شرطة فى البحث عن رينارد ويتس ومطاردته إصطدمت بأتوبيس وسيارة مركونة فى شارع مزدحم |
| Belki de bize diğer tarafta çarptı. | Open Subtitles | وربما إصطدمت بنا على الجانب الآخر |
| Bu sabah Faxborg adlı bir gemi Öresund köprüsüne çarptı. | Open Subtitles | السفينة "فاكسبورغ" إصطدمت بجسر "ريسند" هذا الصباح. |
| Sonraki uçuşumda hangara çarptım. | Open Subtitles | في الرحلة الثانية إصطدمت بمستودع طائرات |
| Ağaca çarptım ama kalkıp yürüdüm. | Open Subtitles | إصطدمت بشجرة، لكنّني خرجتُ سليماً. |
| Bir yere çarptım sadece. | Open Subtitles | إصطدمت فحسب هذا كل ما في الأمر |
| Sıçraması için bir kaya çarpmış olmalı. | Open Subtitles | لكي ترتد هكذا لا بد من أنها إصطدمت بصخرة |
| Komiserim, kamyon bir kaya yığınına çarpmış. | Open Subtitles | أيّها النّقيب، الشاحنة إصطدمت للتوّ بكومة صخور. |
| Sen saatten 170 mille giderken bir duvara çarptın. | Open Subtitles | أما أنت, فقد إصطدمت بجدار بسرعة 170 ميل بالساعة |
| Arabasına falan mı çarptın ? | Open Subtitles | هل إصطدمت بسيارتها أو شيء كهذا؟ |
| Ağacınıza çarpan adam benim. | Open Subtitles | أنا صاحب السيارة التي إصطدمت بشجرتك أي شجرة؟ |
| Doğru, asfalta kafasını çarptığı yer değil mi? | Open Subtitles | هذا صحيح حيث إصطدمت رأسه بالرصيف، أليس كذلك؟ |
| Dalmıştım ve kelimenin tam anlamıyla çocukluğumdan beridir görmediğim bu üç adamla çarpıştım. | Open Subtitles | كنت مشغولاً و إصطدمت بهؤلاء الثلاثه الذين لم أرهم منذ الطفوله |
| 50 milyon yıl kadar önce Hindistan, Tibet'le çarpışarak hâlâ yükselmekte olan bu muazzam zirveleri yukarı itmiştir. | Open Subtitles | قبلحوالي50 مليونسنة مضت ، *إصطدمت *الهند* بـ*التيت، دافعة هذه القمم الهائلة إلي أعلي و التي ما تزال ترتفع. |
| Radyo, bir kamyonun 6 numaralı otobüse hızla çarptığını söyledi. | Open Subtitles | يقول الراديو أن شاحنة طائشة إصطدمت بالأتوبيس رقم 6 |
| Bazılarının boyutu dağlar kadar olan bu kıvrımlar Hindistan kıtanın geri kalanıyla çarpıştığında oluşmuştur. | Open Subtitles | هذه الثنيات ، بعضها بحجم ، جبال بأكملها قد أُنشأت حالما إصطدمت الهند ببقية أجزاء القارة |
| Yuen Long'da üç arabanın çarpışması ile meydana gelen kazada.. | Open Subtitles | ثلاث عربات إصطدمت في يين لونغ اليوم |