| Hayır, ben bir şeyler öğrenmeye çalışırım dedim. | Open Subtitles | لا، لقد أخبرته أننى سأرى ما أستطيع إكتشافه |
| Bir şeyler öğrenmeye çalışırım. | Open Subtitles | سأرى ما يمكنني إكتشافه من أجلك |
| Şimdi bulmaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | إننا نحاول إكتشافه في الوقت الحالي |
| Kendini bu insanın senin bulmak zorunda olduğun bir şey sakladığına inandırmalısın. | Open Subtitles | عليك أن تقنع نفسك.. أن هذا الشخص يخفي شيئا عليك إكتشافه |
| Biz de bunu anlamaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | هذا ما نحاول إكتشافه |
| Bir malware parçası keşfedildi bakabilir misiniz dedi. | Open Subtitles | أن فيروس ما تم إكتشافه وإذا كان بإمكاننا أن نلقي عليه نظرة |
| Bana biraz zaman verirseniz onu bulabilirim. | Open Subtitles | ربما أستطيع إكتشافه إذا أعطيتموني بعض الوقت |
| öğrenmeye çalıştığım da bu Bayan Norcut. | Open Subtitles | هذا ما أحاول إكتشافه يا سيدة نوركات |
| öğrenmeye çalıştığım da bu Bayan Norcut. | Open Subtitles | هذا ما أحاول إكتشافه يا سيدة نوركات |
| Ben de onu öğrenmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | هذا نوعاً ما الأمر الذي أحاول إكتشافه |
| Ben de bunu öğrenmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | هذا ما أحاول إكتشافه |
| Hayır! Ben de ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | ذلك ما كنت أحاول إكتشافه |
| Benim de bulmaya çalıştığım şey bu. | Open Subtitles | ذلك ما أحاول إكتشافه |
| Benim de bulmaya çalıştığım o zaten. | Open Subtitles | هذا ما أحاول إكتشافه |
| bulmaya çalıştığımız şey de bu. | Open Subtitles | -هذا ما نُحاول إكتشافه . أهناك أيّ شيءٍ بإمكانكِ إخبارنا به حول (جيرمي)؟ |
| Dev bir koyun bulmak için ormana gitmiş olabilir. Buralarda olmalı. | Open Subtitles | حسناً، أعتقد أن عليه التواجد هنا أعني، أن هذا إكتشافه |
| Gerçek bir bilim insanı olması sebebiyle kurşunun doğada nasıl dolaştığı üzerine keşfedebileceği her şeyi bulmak üzere harekete geçti. | Open Subtitles | ولكنه كان عالم حقيقي, وكان يطمح أن يكتشف كل ما يستطيع إكتشافه حول دورة الرصاص في البيئة |
| Bizde bunu anlamaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | هذا ما نحاول إكتشافه. |
| Biz de bunu anlamaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | هذا ما نحاول إكتشافه |
| Keşfedilmeye değer her şey keşfedildi zaten. | Open Subtitles | كل شيء يساوي الإكتشاف تم إكتشافه |
| - Girip, ne bulabilirim diye bakmak. | Open Subtitles | لذا، ما هي الخطة؟ سأقتحم المكان لأري ما يمكنني إكتشافه |
| Ve keşfinden bu yana, 193 kilometrenin üzerinde geçidin haritası çıkarıldı. | Open Subtitles | و منذ إكتشافه أكثر من 120 ميل من الممرات قد وضعت علي الخرائط. |
| Derinlerde, henüz 25 yıl önce... keşfedilmiş bir sır var. | Open Subtitles | في الأسفل عميقا يختبئ سر تم إكتشافه فقط قبل 25 سنة |
| DNA o tarihten 10 yıl önce keşfedilmişti. | Open Subtitles | الحامض النووى تم إكتشافه قبل ذلك بعقد واحد |