| Renk ertesi gün yıkayarak çıkarılıyor ancak, o anda bu onların güzel bozulmaları. | TED | وبينما تزول الألوان في اليوم التالي، إلا أن هذه اللحظة، تشكل اعتراضهن الجميل. |
| Ama dedektif olduğuma göre sana ancak detaylı bir dosya sunabilirim. | Open Subtitles | بما أنني مُحقّقْ، لا أملك إلا أن أعرض لكِ ملفّاً دقيقاً. |
| fakat işin garibi de şu: En son ameliyatım iki saat önce olmasına rağmen, kahrolası ellerimi yıkamayı bırakamıyorum. | Open Subtitles | ولكن حتى وأنا أعلم أن العملية التي أجريتها مضى عليها ساعتين إلا أن لا يمكنني التوقف عن غسل يديّ |
| Tabii Newton 250 yıl önce öldüğü için pek adil bir dövüş olmadı. | Open Subtitles | إلا أن نيوتن مات منذ أكثر من 250 سنة، لذا فالمنافسة ليست عادلة. |
| Yine de kendine farklı sorular sormaya hatta farklı düşünmeye... o zaman başlamıştın. | Open Subtitles | إلا أن هذا بدأ عندما طرحت اسإلة مختلفة بل وحتى فكرت بشكل مختلف |
| ancak işbirliği yapmazsan, seni tecrit etmekten başka şansım kalmayacak. | Open Subtitles | ,لكن إن رفضت التعاون لاخيار لدي إلا أن أقوم بعزلك |
| ancak alacakaranlık bölgesi neredeyse araştırılmıyor. | TED | إلا أن منطقة الغسق لم يتم استكشافها بعد. |
| ancak ağaçlandırmayı ana bir iş kolu veya endüstri hâline getirmek için, orman yapma sürecini standart hâle getirmemiz gerekiyordu. | TED | إلا أن عملية التشجير وفقاً لعقلية الأعمال أو الصناعات الحديثة تتطلب تحديداً لمعايير عملية إنشاء الأحراج. |
| ancak, hepsinin altında yatan en can alıcı etmen tutumumuzu değiştirmek. | TED | إلا أن أحد العوامل الخفية المهمة هي تغيير مواقفنا. |
| fakat sezgilerimden kurtulamıyorum, bu ev mutlu bir ev değil. | Open Subtitles | لكن لا يسعني إلا أن أشعر أنه ليس منزلاً سعيداً |
| Yani bir nevi çapraz bulmaca. fakat çapraz bulmacaların en iddialısı. Bahis oranları çözecek kişinin bir hayli lehine. | TED | لذلك هذا هو تماما مثل الكلمات المتقاطعة، إلا أن هذه هي أم كل الكلمات المتقاطعة، لأن الرهانات عالية جدا إن استطعت حلها. |
| Ben kaçtığım için gerçekten çok şanslıydım. fakat bir çok Kuzey Koreli bu kadar şanslı değildi. | TED | ورغم أنني كنت محظوظة جداً بأن هربت إلا أن العديد من الكوريين الشماليين لم يحالفهم الحظ |
| Tabii Newton 250 yıl önce öldüğü için pek adil bir dövüş olmadı. | Open Subtitles | إلا أن نيوتن مات منذ أكثر من 250 سنة، لذا فالمنافسة ليست عادلة. |
| Şunu da sorabilirsiniz tabii: Neden çocuklar bu kadar çok öğreniyor? | TED | إلا أن السؤال الذي قد ترغبون بطرحه هو: لماذا يتعلم الأطفال بهذا الكمّ ؟ |
| Ve Tabii hepimiz konu spor olunca biliriz ki, eğer belli bir takımın taraftarıysanız, oyunun gidişatını takımınız açısından izlemeye engel olamazsınız. | TED | وبالطبع، كلنا نعلم أنه في الرياضة، إذا كنت مشجعًا لفريق معين، لايمكنك إلا أن تنظر للعبة من منظور فريقك. |
| Yine de geçmişi, onu bize değerli kılan yegâne şey. | Open Subtitles | إلا أن ماضيها هذا هو ما يجعلها قيمة بالنسبة لنا. |
| Ama Yine de, bu tip şeyler şu anda var. | TED | إلا أن هذا لا ينفي أن هذه الأشياء منتشرة في كل مكان |
| Ben basit bir adamım ve Tek istediğim başıma bela almamak. | Open Subtitles | أنا رجُل عادى وبسيط ولا أُريد إلا أن أبتعد عن المشاكل |
| Ortada bu kadar gen olmasına rağmen, bu karmaşanın da bir çaresi var. | TED | و بالرغم من وجود العديد من الجينات، إلا أن هناك طريقة ما للجنون. |
| Yoksulluğun gerçek doğasını öğrendikçe, merak etmeden duramadım: Hepimizin beklediği fikir bu muydu? | TED | لذا عندما تعرفت على حقيقة الفقر لم أستطع إلا أن أتعجب: هل هذه الفكرة هي ما كنا ننتظر؟ |
| Evli olan eski sevgilimin ikide bir telefon etmesi dışında iyiyim. | Open Subtitles | جيدة، إلا أن صديقي السابق والمتزوج لا يتوقف عن الاتصال بي. |
| Kral'ın iyiliğini, bana karşı ne kadar sevgi dolu ve nazik olduğunu düşündükçe duyduğum pişmanlık kadar acı vermemişti. | Open Subtitles | ذكرياتي عن خير الملك لأنني عندما أتذكر مدى كرم ومحبة الأمير الذي كان لي, لا يسعني إلا أن الحزن |
| O zaman Shredder'ın dilediği gibi buluşmaktan başka bir seçeneğimiz yok. | Open Subtitles | إذاً ليس لدينا خيار إلا أن نلتقي و نحقق رغبة شريدر |
| ama bu umut pek gerçekçi değil. O yüzden ikinci bir umudum var. | TED | إلا أن هذا الأمل غير واقعي بعض الشئ، ولذا لدي أمل ثانٍ احتياطي. |