| Deneyler gösterdi ki her bir atomun çekirdekten de ufak olan ve elektron bulutu tarafından çevrilmiş küçücük ve yoğun çekirdeği var. | TED | وجدت التجارب أن لكل ذرة نواة صغيرة جدًا وكثيفة، محاطة بسحابة إلكترونات تفوقها في الصغر. |
| Esasında uzayın her küp şeker kadar alanında 5 proton ve 5 elektron vardır. | Open Subtitles | في الواقع هناك نحو خمسة بروتونات وخمسة إلكترونات لكل مكعب سكر المكعب يستهلك قليلا من الفضاء |
| Bu deney, bir elektron ışını alarak onu grafit parçası içerisinden iletiyor. | Open Subtitles | تأخذ هذه التجربة شعاع إلكترونات و تنقله عبر قطعة من الجرافيت |
| Atomların arasındaki bu bağlar Elektronlar sayesinde oluşur. | TED | الآن، هذه الروابط التي بين الذرات، مصنوعة من إلكترونات. |
| Sadece çok küçük negatif Elektronlar | Open Subtitles | حيث أن الذرّات التى صُنعنا منها تملُك إلكترونات ضئيلة سالِبة الشحنة تدور حول نواة كبيرة ضخمة موجبة الشُحنة. |
| Atomlar birbirine yaklaşırken, oğlanın elektron bulutu kızınkini iter. | Open Subtitles | وحينما تقترب الذرات بعضها من بعض سحابة إلكترونات الولد تدفع إلكترونات البنت |
| İki altın varağı iterek uzaklaştırmak için aşırı miktarda elektron yüklemesi yapıyorum. | Open Subtitles | ما أقوم به هو إضافة مقدار اضافي من إلكترونات الذي يدفع كل ورقة ذهبية على حِدة. |
| Kullanabileceği atmosferik elektron olmazsa havayı kontrol etmesinin mümkünatı da olmayacak. | Open Subtitles | إن لم يتواجد هناك إلكترونات للطقس، من المستحيل له أن يتحكم بالطقس. |
| Fakat, izafiyet ve quantum teorisini birarayaya getirdiğimiz zaman, hiçlikten beliren bu elektron ve anti-elektron çiftleri nosyonunda kesinliğe sahip oldunuz. | Open Subtitles | ولكن عندما تجلب النسبية و نظرية الكم معا عندئذ ما من شك، هذا المفهوم عن الإلكترون وأزواج إلكترونات المضادة فقط تظهر من الفراغِ. |
| Happy bakır üstüne titanyum döküm yapıyor, etkisiz bir elektron aktarımıyla sonuçlanır. | Open Subtitles | إنّ (هابي) تصهر تيتانيوم فوق نحاس، ممّا يتسبّب في نقل إلكترونات قصيرة. |
| biz karbon nanotubleri tutacak virusleri olusturduk ve onlarin cevresine titanyum dioksit ile kapladik bu sayede aletten elektron akisini elde elebiliriz. | TED | قد استطعنا تصميم فيروسات لالتقاط أنابيب كربونية نانوية ثم إنتاج ديوكسيد التيتانيوم حولها -- واستخدامه كوسيلة للحصول على إلكترونات حول الجهاز. |
| # elektron silahsız katot ışını lambası olurdum # | Open Subtitles | # أنبوبًا كاثوديّا بلا قاذف إلكترونات # |
| Ancak eğer deneyi çok defa tekrarlayarak tüm gözlemlerin toplam sonucuna baktığınızda, dalga davranışına özgü bir desen oluşturduklarını görürsünüz: Bir dizi çizgi. Yani neredeyse hiç elektron olmayan bölgelerle ayrılmış çok elektronlu bölgeler. | TED | لكن إذا قمت بتكرار هذه التجربة لعدة مرات، مع تتبع كل عمليات الرصد الفردية، سترى أنها تكوّن نمط يمثل صفة مميزة لسلوك الموجة: مجموعة من الأشرطة - مساحات بها إلكترونات عديدة تفصلها مساحات خالية من أي إلكترونات. |
| Ve bu fiyatlar aslında temiz Elektronlar üzerinden. | TED | وهذه الأسعار في الواقع مع إلكترونات نظيفة . |
| - Elektronlar yapmanızı? - Hey, Vossler, bağlantı lâzım. - Ukalalıklarını kendine sakla. | Open Subtitles | ننتج إلكترونات - فوسلر ، نحن بحاجة للإتصالات - |
| Elektronlar süperakışkan helyumda yüzer. | Open Subtitles | إلكترونات تطفو على الهليوم الفائق |