| Ben sizden çevrenizdeki insanlara bilinçli ve maksatlı olarak bakmanızı istiyorum. | TED | أطلب منكم أن تنظروا إلى الناس المحيطين بكم، بشكل مقصود وهادف. |
| Bana o sıçanların insanlara cevap vereceklerine dair söz vermeni istiyorum. | Open Subtitles | وأنا أريدك أن تعد بأنّ هؤلاء لقطاء الجرذ يستجيبون إلى الناس. |
| Bana ve sevdiğim insanlara yaptıkların için seni asla affetmeyeceğim. | Open Subtitles | أنا لن أغفر لك للذي عملت لي. إلى الناس أحبّ. |
| Kızımızın tecavüze uğramasıyla ilgili insanlarla konuşmak için hiçbir neden göremiyorum. | Open Subtitles | لا أرى أي سبب التحدث إلى الناس عن ابنة لدينا تنتهك. |
| Acı çekmiş ve parçalanmış insanların bizden bir eksikleri olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | حسنًا، أننا ننظر إلى الناس المحطمين والمختلفين على أنهم أقل منا، |
| Anlayabileceklerine hiç inanmayan ama anlayabildiklerini görünce buna bayılan insanlara hitap etti. | Open Subtitles | إنها تتحدث إلى الناس الذين لم يكونوا يصدقوا أنهم يمكنهم أن يفهموا |
| İşimiz bu. İnsanlara bir şeyler getiririz. Bir şeyler almayız. | Open Subtitles | هذا ما نفعل, نجلب الأشياء إلى الناس لا نأخذ الأشياء |
| Kendilerini vücutlarının üstünde uçarken buluyorlar ve aşağıdaki insanlara bakıyorlarmış. | Open Subtitles | ثم تحلق أرواحهم حول أجسادهم وتنظر إلى الناس في الأسفل |
| Dediğim gibi insanlara iyi davaranırsan... ... onlarda sana iyi davranırlar. | Open Subtitles | كما قلت , عندما تكونين لطيفة إلى الناس , يبادلوكي اللطافة |
| Milletin senden hoşlanması için öylece etrafta dolanıp insanlara bir şeyler dağıtamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تذهب مُتبختر إلى الناس وتتصدق عليهم لكي يُحِبوك ببساطة |
| Sokaktaki insanlara kısa bir politik anket yapmak isteyip istemediklerini sorduk. | TED | وهكذا مشينا إلى الناس في الشوارع وسألناهم ما إذا أرادوا القيام باستبيان سياسي سريع. |
| Herşey insanlara, insanlar tarafından yapılmıştı ve bu da İnternetin gücüydü. | TED | كل ما حدث كان من الناس إلى الناس وهذه هي قوة الإنترنت |
| İnsanlara baktığınızda, gözlerinize saniyede iki-üç defadan fazla bakarlar. | TED | و عندما تنظر إلى الناس, فإن عيناك يتم النظر إليهما مرتين إلى ثلاثة مرات في الثانية. |
| Size gösterdiğim fotoğraflardaki insanlara bir bakın. | TED | انظروا إلى الناس في تلك الصور التي شاهدتموها. |
| Hastanemizde Harvard Profesörlerinden, buraya daha geçen hafta gelmiş insanlara kadar herkesi görebilirsiniz. | TED | في مشفانا نرى الجميع من أساتذة هارفارد إلى الناس الذين قدموا هنا الأسبوع الماضي. |
| Luria bilim çağına girmeden hemen önce insanlara baktı ve bu insanların maddi dünyayı sınıflandırmaya direniş gösterdiğini gördü. | TED | نظر لوريا إلى الناس بالتحديد قبل دخولهم العصر العلمي، ووجد أن هؤلاء الناس كانوا مقاومين لتصنيف العالم الملموس. |
| İlerlemiş teknolojiye rağmen buna en çok ihtiyaç duyan insanlara ulaşamıyor. | TED | بغض النظرعن التقنية المتقدمة إنها لا تصل إلى الناس الذين يحتاجونها أكثر من غيرهم. |
| İşim dünyanın her yerinde tüm kesimlerden insanlarla konuşmak. | TED | وظيفتي أن أتحدث إلى الناس بكل طوائفهم وفي كل أنحاء العالم |
| İlk döndüğümde insanlarla konuşmak istediğimi hatırlıyorum | TED | أتذكر عندما عدت، كنت أرغب في التحدث إلى الناس. |
| Neden kötü şeyler iyi insanların başına gelir ki? | Open Subtitles | لماذا تحدث الأشياء السيئة إلى الناس الصالحين؟ |
| Çiftliğime ve beni seven insanların yanına döneceğim. | Open Subtitles | أنا سأعود إلى موطني، إلى مزرعتي. إلى الناس الذين يحبونّني. |