| Peki ya gerçekten beynin içine girip, bu film klibini düzenleyebilmemiz gerçekten mümkün mü, aslından farklı bir şeye dönüştürebilir miyiz? | TED | لكن هل هنالك إمكانية أن نستطيع الدخول إلى داخل الدماغ و تحرير لقطة الفيلم هذه؟ بحيث نستطيع جعلها مختلفة عن الأصل؟ |
| Zemin yangının içine çökmeden önce bir kaç dakikası var. | Open Subtitles | إنّ لديه دقائق قبل إنهيار الطابق بأكمله إلى داخل الحريق. |
| Bunun nedeni bu böcek ilaçları bulunması zor, pahalı ve böceklerin bitkilerin içine girmesine engel olmuyor. | TED | وذلك لأن هذه المبيدات الحشرية قليلة الوجود لأنها مكلفة . وهي أيضاً لا تمنع الحشرة من الدخول إلى داخل النبات |
| Eve gir. Hiç bir şey hatırlamayacaksın. | Open Subtitles | عودي إلى داخل المنزل وأنتي لن تتذكري أي شيء من هذا |
| Hong Kong'tasınız... ama Çin'in görünmez sınırından içeri geçmek üzeresiniz. | Open Subtitles | لكنكما ستعبران الآن حداً غير مرئي إلى داخل الأراضي الصينية |
| Sonraki aşama ise, 2030 yıllarında ortaya çıkan kafatasının içine girmek değildi. | TED | لم تكن وحسب عملية الدخول إلى داخل الجمجمة. |
| Ve asansör. Geçen gün asansöre bindim ve tuşları yanıktı. | Open Subtitles | أنا ذهبت إلى داخل المصعد منذ بضعة أيام ووجدت أزراره كانت محروقة |
| Otoyol 66 bu binanın altından geçiyor. Bu tünellerin üzerindeki tek şey bu. | Open Subtitles | يقود الطريق 66 بالضبط إلى داخل هذا المبنى إنه المبنى الوحيد فوق هذه الأنفاق |
| Bu davulu çeviriyorsunuz, kesiklerden, davulun içine doğru bakıp, animasyonun ortaya çıktığını görüyorsunuz. | TED | وتقومُ بتدوير هذه الاسطوانة، وتنظر من خلال الشقوق إلى داخل الاسطوانة، وترى الرسوم المتحركة تقفز للحياة. |
| Havzanın suyu yarığın içine aktıkça, bir kısmı eksi 15 derecede yeniden donuyor. | TED | بينما يتدفق الماء إلى داخل الصدع بعض منه يتجمد مجدداً في درجة الحرارة 15 درجة مئوية تحت الصفر |
| Yani, aslında şu anda burada yaptığımız şey o Gezgin'i şuradaki kraterin içine gidiyor. | TED | لذلك، ما نقوم به بالتحديد الآن هو توجيه العربة الجوالة لتنزل إلى داخل الفجوة |
| Şimdi sizden hayali göğüs kafesinin içine dalıp etrafa bakınmanızı istiyorum. | TED | الآن أريدكم أن تصعدوا إلى داخل القفص الخيالي وأن تنظروا إلى الأعلى. |
| Kalp içine ulaşabilir ve içeriden kalp kapakçıklarını onarabilirsiniz. | TED | ويمكن أن تصل إلى داخل القلب نفسه وإصلاح الصمامات من الداخل. |
| Girişleri burada ve burada yapabilirsen, diz içine girebiliriz. | TED | فلو تمكّنا من جعل هذه الشقوق هنا وهناك، نأمل أن يصلنا ذلك إلى داخل الركبة. |
| Çünkü kapı kapandığında ve sizin için yapacak bir şey kalmadığında, gerçekten korku filminin içine dalmış gibi olurdunuz. | TED | لأنه حينما يغلق البابين فليس هناك شئ آخر لك لتفعله، لقد خطوت في الواقع إلى داخل فيلم الهامر. |
| Ve şimdi animasyon kullanarak Axial Seamount'un içine gireceğiz. | TED | ونحن سندخل إلى داخل آكسيال سيماونت بإستخدام الرسوم المتحركة |
| Mahkemeye Gittiğinde Gizlice Eve girip Onu Serbest Bırakacağım | Open Subtitles | ما إن يذهب إلى المحكمة سوف أتسلل إلى داخل المنزل و أطلق سراحها |
| Sadece evde kimse yokken gizlice girip geri alacaktım. | Open Subtitles | كل ماكان علي فعله هو التسلل إلى داخل المنزل حين يكون فارغاً وثم استعادتهم |
| Sen o yanan arabaya sürünerek girip ki oldukça kahramanca olduğunu ekleyebilirim morgdan geldiğini farz ettiğim bir cesedi kurtarmaya çalışırken neredeyse ölüyordun. | Open Subtitles | عندما زحفت إلى داخل السيّارة المحترقة، وكان أمرٌ بطوليًّا إن سمح لي التعقيب كنتعلىوشكأنتلقى حتفك فيمحاولة لإنقاذ ما أعتقد أنّها جثّة من المشرحة |
| - Ekrana yükle ve hemen sisteme gir. | Open Subtitles | ضعها على الشاشة و فعلها رقميًا إلى داخل النظام |
| Bunlar hücrenin kapılarını negatif yüklü partiküller içeri geçebilsinler diye açık tutuyorlar. | TED | يبقون البوابة مفتوحة يدعون الجسيمات المشحونة سلبياً تتدفق إلى داخل الخلية. |
| Ormanın içlerine girmek bilinçaltımın dışında bir yol. | Open Subtitles | الذهاب إلى داخل الغابة فكرة بعيدة كل البعد عن قابليتي |
| İçin rahat edecekse bütün laboratuvarını asansöre taşırım. | Open Subtitles | سأنقل المختبر بأكلمه إلى داخل المصعد إن كان هذا سيشعرك بالإرتياح |
| Route 66 direk şu binanın altından geçiyor. | Open Subtitles | يقود الطريق 66 بالضبط إلى داخل هذا المبنى |