| Bir, burada bir daire tutuyorum ve iki, senin ofisine gidiyorum. | Open Subtitles | أولاّّّ .. أنا أملك شقة هنا وثانياّّ إنني ذاهبة إلى مكتبك |
| Şerif yarın sabah tekrar gelecek ve ben onu senin ofisine yönlendireceğim. | Open Subtitles | و الآن , سيعود العمدة في الصباح و سوف أحيله إلى مكتبك |
| ofisine geri dönmen ve görev sonrası raporunu doldurman gerek. | Open Subtitles | يجب أن تعودي إلى مكتبك وتملأي تقريراً لما بعد العملية. |
| Bak ne diyeceğim, neden sen ofise dönüp biraz iş yapmıyorsun, ...bende sana kraker getiririm? | Open Subtitles | مهلاً, لماذا لا تصعد إلى مكتبك لتنهي بعض الأعمال وأنا سأحضر لك المعجنات ؟ |
| Hoş, kahverengi saçlı ve masana gelemeyecek kadar miskin biri. | Open Subtitles | ,قصير, جميل, بني الشعر كسول جداً للمشي إلى مكتبك |
| Belki ben de sizin ofisinize gelmeli ve eşyalarınızı karıştırmalıyım. | Open Subtitles | ربما علي الذهاب إلى مكتبك وأزرع ضمن طاقمك |
| Tepemde dikilip durma. ofisine geri dön. | Open Subtitles | أنت تضايقني بوقوفك بتلك الطريقة عد إلى مكتبك |
| Diyelim ki hoş, iyi kalpli, beyaz bir bayan ofisine geldi ve kurtarabileceğini düşünerek, siyah, kokain bağımlısı bebeği almak istedi. | Open Subtitles | فلنقل أن سيدة بيضاء لطيفة وسامية دخلت إلى مكتبك وأخبرتك أنها تفكر في أخذ طفل أسود ناتج عن الإدمان لمنزلها |
| ofisine tekerlekli sandalye girişi yapmalısın. | Open Subtitles | يجب أن تصنع مدخلاً خاص بالكرسي المُتحرك للدخول إلى مكتبك |
| Onları bir süreliğine ofisine mi götüreceksin? | Open Subtitles | هلا تصحبينها إلى مكتبك لبعض الوقت، لأنني أظل أحملق فيها |
| - ofisine inmelisin. | Open Subtitles | إليك ما ينبغى عليك فعله أن تذهب إلى مكتبك |
| Biliyorum, size yardım ediyor, ve senin ofisine sıkça gelip gidiyor, | Open Subtitles | وأنه ينزل إلى مكتبك الكثير , وأنا , وأعتقد أن هذا عظيم |
| Senin ofisine haftanın 5 günü gelmeye başladığından beri. | Open Subtitles | منذ أن بدأت تأتي إلى مكتبك خمسة أيام اسبوعياً |
| - Çünkü ofisine gidip, patronundan özür dileyip işine geri döneceksin. | Open Subtitles | لأنك ستذهب إلى مكتبك ستعتذر لرئيسك وتستعيد وظيفتك |
| Ve bunu ona söyleyeceksin, sonra sen ofisine giderken onunla ben uğraşacağım. | Open Subtitles | وستخبرينه بهذا، ثم تفرين عائدةً إلى مكتبك بينما يتوجب عليّ أن أتدبّر الأمر بنفسي |
| Hayır, söylemek istediğim şu an ofisine girmek üzere olduğu o yüzden sus. | Open Subtitles | لا، ما أريد أن أقوله هو أنها على وشك الدخول إلى مكتبك لذلك عليك أن تخرس |
| İzin ver de 9 eylül komisyonunun raporunu... yarın sabah ofisine göndereyim. | Open Subtitles | دعني احصل لك على نسخة من تقرير لجنة 9 سبتمبر وأرسلها إلى مكتبك في الصباح |
| Bak ne diyeceğim, neden sen ofise dönüp biraz iş yapmıyorsun, ...bende sana kraker getiririm? | Open Subtitles | مهلاً, لماذا لا تصعد إلى مكتبك لتنهي بعض الأعمال وأنا سأحضر لك المعجنات ؟ |
| - Veya ofise dönüp, ataçlarınla ilgilenebilir ofis işleri ya da seni ne mutlu ediyorsa, onu yapabilirsin, Raylan. | Open Subtitles | أو ربما يمكنك العودة إلى مكتبك مع مشابك الورق وترقص رقصة النحل |
| Aubrey, topu bırak ve masana dön. | Open Subtitles | (أوبري)، ضع الكرة وعد إلى مكتبك. |
| Şimdi artık Nietzsche'yi sizin ofisinize yönlendirmekten bahsedebilir miyiz? | Open Subtitles | يمكنني تدبّرُ أمر إحضار (نيتشه) إلى مكتبك |