| Kağıdın üstünde ama laminasyonun altında. | Open Subtitles | إنها على الورقة لكنّها تحت الصفيحة البلاستيكية |
| - Kız direğin üstünde. Haydi kırmızı halıyı sallayalım. | Open Subtitles | إنها على العامود دعينا نمشي على السجادة الحمراء |
| Not: yemeğin buzdolabında ve sana en sevdiğin pastadan aldım tezgahın üstünde. | Open Subtitles | العشاء بالثلاجة ولقد احضرت لك كعك المفضل إنها على المنضده |
| 3000 yıllık geçmişe sahip madeni paraların üzerinde de varlar. | TED | إنها على عملاتها التي تعود تاريخها إلى 3000 سنة مضت |
| Bence uygun.Nasılsa yolumuzun üzerinde. | Open Subtitles | أعتقد أنه لا بأس بذلك, إنها على طريقنا على أي حال, |
| - O haklı, Yüzbaşı. Gitmeliyiz. - Tüm saygımla,... ..hayır, efendim. | Open Subtitles | إنها على حق أيتها الكابتن يجب أن نرحل مع إحترامى |
| Büyük ihtimal bir yerde yatağın üstünde zıplıyordur, ya da yapmaması gereken bir şey yapıyordur. | Open Subtitles | إنها على الأرجح تقفز فوقسريرفي مكانما، أو تقوم بشيء لا يفترض أن تقوم به |
| Birazdan tekerlek üstünde ameliyathaneye taşınacak. | Open Subtitles | إنها على وشك الدخول إلى غرفة الجراحة |
| Senin için yazmıştım, dolabın üstünde asılı. | Open Subtitles | لقد كتبت هذا من أجلك إنها على الثلاجة |
| Hadi al, masanın üstünde | Open Subtitles | لنأخذها، إنها على الطاولة |
| Sandalyenin üstünde. | Open Subtitles | إنها على الكرسي |
| Mutfakta, etajerin üstünde. | Open Subtitles | إنها على الرف في المطبخ |
| Evet, ocağın üstünde. | Open Subtitles | نعم.. إنها على النار |
| Buradan bir mil kadar uzakta, o tepenin üzerinde "Fazilet" kasabası var. | Open Subtitles | هناك مدينة اسمها "الفضيلة"ْ، إنها على التل وتبعد حوالي ميل من هنا |
| Dağın tepesinde değil çünkü, toprağın üzerinde. | Open Subtitles | إنها ليست عالية في الجبال إنها على الأرض |
| Seni oraya götürebilirim, yolumun üzerinde. | Open Subtitles | يمكنني أن أوصلكِ إنها على طريقي |
| Biraz istersen masanın üzerinde var. | Open Subtitles | إنها على الطاولة إذا كنتي تريدين البعض |
| Konuşan Başkan'dı, hedef üzerinde o varmış. | Open Subtitles | تلك كانت الرئيسة إنها على متن الهدف |
| Mavi bir tırın üzerinde. Birinci yoldan kuzeye gidiyor. | Open Subtitles | إنها على متن شاحنة زرقاء متجهه شمالاً. |
| - O kiliseler falan. Gotik mimarisi. - Evet. | Open Subtitles | بالكنائس وما شابه ذلك ، إنها على الطراز القوطي - نعم - |
| - O haklı. Durum ciddileşmeye başladı. | Open Subtitles | إنها على حق، الأمور تصبح صعبة. |
| - O yanımda, özel konuşabilecek durumda mısın? | Open Subtitles | إنها على الخط, هل يمكنك التحدث بخصوصية؟ |