| Akıl sağlığının ikna edici kanıtı mı derdin? | Open Subtitles | إنه دليل مقنع على التعقل هل تريد أن تقول ذلك ؟ |
| Bu Japonların bombası olduğunun kanıtı. | Open Subtitles | إنه دليل على أن اليابانيين يمتلكون القنبلة. |
| Doktorun iyiliği, Tanrı'nın varlığının kanıtı Andy. | Open Subtitles | لطف هذا الطبيب إنه دليل على وجود الله يا ، أندي |
| - Kırmayın, Bu bir kanıt, tamam mı? | Open Subtitles | لا تكسروا اللوح، إنه دليل بأيدينا أتفهم؟ |
| Diatomlu toprak yaygın veya değil, Bu bir kanıt. | Open Subtitles | سواء أكان شائع الاستخدام أم لا إنه دليل |
| Seni seven ve saygı duyan aile ve arkadaşlarınla kurduğun bu hayat, bunun en büyük kanıtıdır. | Open Subtitles | إنه دليل على أنك قد بنيت هذه الحياة مع العائلة و الأصدقاء الذين يحبونك ويحترمونك |
| DNA kanıtı. | Open Subtitles | إنه دليل لاستخلاص الحمض النووي |
| Evet, ama o çocuk, aynı zamanda hem salak hem de zeki olunabileceğinin yaşayan bir kanıtı. | Open Subtitles | نعم، ولكن أعتقد إنه دليل حي... أن الشخص يستطيع أن يكون ذكياً وغبياً في الوقت نفسه. |
| Çalıştığı bütün rüşvetçi polislerin kanıtı bu. | Open Subtitles | إنه دليل على كل شرطي قذر تعامل معه |
| Evet, suçlu olduklarını en büyük kanıtı o kaset. | Open Subtitles | أجل، إنه دليل تجريمي قاطع. |
| Bay Ludlow, sana yaptıklarının bir kanıtı. | Open Subtitles | . إنه دليل على ما صنعوه بك |
| Robbie Ferguson'un hırsızlık olayının kanıtı. | Open Subtitles | إنه دليل في أن (روبي فيرغسون) قضية سرقة كبرى. |
| Görevini tamamladığının kanıtı olarak. | Open Subtitles | إنه دليل على نجاح مهمتكِ. |
| Bu bir kanıt. | Open Subtitles | إنه دليل |
| Bu bir kanıt. | Open Subtitles | إنه دليل. |
| - Bu bir kanıt. | Open Subtitles | ـ إنه دليل |
| Birinin modülleri cinayet aracı olarak kullandığının kanıtıdır. | Open Subtitles | إنه دليل على أن شخص يستخدم الوحدات للإجرام |
| Kendi hâlinde zararsız bir kızın ölümü bu çekişmenin bitmesi gerektiğinin kanıtıdır. | Open Subtitles | وقتل فتاة بريئة ، كانت بريئة حقاً إنه دليل على وجوب وضع حد وإنهاء ذلك الصراع |