| Bu bürodaki herkesin, onu bulmak için var gücüyle çalışmasını istiyorum. Anlaşıldı mı? | Open Subtitles | أريد كل شخصٍ في هذه الدائرة لجعل إيجادها هو الأولوية الأولى، أذلك مفهوم؟ |
| Sinyal zayıf ancak konumuzu bulmak için yeterli olacaktır. Yola çıkıyoruz. | Open Subtitles | إيجابيه, إنها ضَعيفه و لكن يجب ان نكُون قادرين على إيجادها |
| Edgar, adli tıp, zerre örneklerinden ayırt edici işaret bulmaya çalışsın. Üreticinin kim olduğunu bulabilecekler mi, baksınlar | Open Subtitles | إدجار , فلتجعل الفريق الشرعى يحصل لنا على توقيع من العينات التى تمّ إيجادها |
| Haydi buyur, bulmamız gereken bir eski eser daha. | Open Subtitles | .عظيم ، قطعة أثرية أخرى يتوجب علينا إيجادها |
| Hiçbir yerde bulamıyorum, ve sonra... Sen ne yapıyorsun burada? | Open Subtitles | ولا أستطيع إيجادها في أي مكان، لماذا تمشي من هنا؟ |
| Belki de araştırmacı gücünü kullanıp onu bulmama yardım edersin? | Open Subtitles | ربما يمكنك استخدام سحر الاستقصاء لديك في مساعدتي على إيجادها ؟ |
| Belki yerini bilmiyorsun, ama birlikte onu bulabiliriz. | Open Subtitles | ربما لاتعرف أين مكانها ولكن ربما نساعد بعضنا البعض على إيجادها |
| bu bileşikler şaşırtıcı derecede etkilidir, fakat aynı zamanda dengesiz, öldürücü derecede zehirli, ve sıradan bir markette bulması da zordur. | Open Subtitles | إنها فعّالة جدا لكنّها غير مستقرة أيضا، سامّة إلى حد قاتل وصعب إيجادها في مخزن البقالة |
| Onu bulmak o kadar zordu ki özel bir detektif tuttum ve detektif onu buldu. | TED | كان من الصعب جداً إيجادها أنني استأجرت محققاً خاصاً و وجدها. |
| Ama biliyorsunuz ki, bu kabuklar, onları bulmak zordur. | TED | ولكن كما تعلمون، فهذه الأصداف من الصعب إيجادها. |
| Tüm sistemlerin baş etmek zorunda olduğu çevresel güçlük kaynaklardır, onları bulmak ve toplamak. | TED | هنا تحدي بيئي آخر على جميع الأنظمة التعامل معه وهو الموارد، إيجادها وجمعها. |
| Demek bulmaya çalıştığın hayvanlar bunlar, öyle mi? | Open Subtitles | حسناً هذه هي الحيوانات التي تحاول إيجادها ؟ |
| Sonra onu bulmaya gittim. Çünkü yardıma ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | ثم عدتُ في سبيل إيجادها كنتُ بحاجة لمساعدة |
| Çin'den yardım almadan onu bulmamız imkânsız. | Open Subtitles | لن نستطيع إيجادها بدون مساعدة من الحكومة الصينية |
| Onu bulamıyorum ve sizin neler olduğunu söyleyeceğinizi ve bunun yardımı olabileceğini düşünmüştüm. | Open Subtitles | لا يمكنني إيجادها وأظن أنك إن أخبرتني بما حدث إدن ربما سيساعدني الآن |
| Onu bulmama yardım edersen bir anlaşma yapabiliriz. | Open Subtitles | إن ساعدتني في إيجادها فلربما يكون بيننا اتفاق |
| Daha hızlı aramalıyız, onu daha çabuk bulabiliriz. | Open Subtitles | كلما اسرعنا بالبحث عنها كلما أسرعنا في إيجادها |
| Buradaki esas soru, yuvasını bulması ne kadar sürecek dersin? | Open Subtitles | السؤال المطروح كم سيستغرق منك إيجادها في المدينة ؟ |
| Kendim gidersem onu bulabilirim. | Open Subtitles | أعتقد أنني يمكنني إيجادها إذا ذهبت بنفسي |
| Seninle yeniden birleştikten sonra ben de onu bulmayı denedim ama bulamadım. | Open Subtitles | ،بعدما قابلتكِ، حاولت البحث عنها أيضاً ولكن، لم أستطع إيجادها |
| Pıhtı olmalı. Onu bulmam gerekiyor. Merkeze çok yaklaştık biraz daha temizle. | Open Subtitles | جلّ ما علي فعله هو إيجادها نحن قريبان جداً، إمتصاص أكثر |
| Bir yolu olabilir. Ve varsa, onu bulmalıyız. | Open Subtitles | وان كان هناك طريقة اخرى يجب علينا إيجادها. |
| Senden tek istediğim onu bulup bunu ona söylemen. | Open Subtitles | وكل ما أريده منك هو إيجادها وإخبارها بذلك |
| Büyüsel bir şekilde Ana Confessor'ın kalbine bağlıdır. Böylece dünyada nerede olursa olsun onu bulabilir. | Open Subtitles | إنهامُرتبطةسحريـّاًبقلبالمؤمنة، يمكنها إيجادها بأيّ مكان بالعالم. |
| Yapamam. Kayboldu gibi bir şey, şimdi de onu bulamıyoruz. | Open Subtitles | لا أستطيع، لقد هربت ولا نستطيع إيجادها الآن |
| Kendini toparlaman lazım. bulman gereken bir bomba daha var ve Ramal hala dışarıda bir yerlerde. | Open Subtitles | يجب عليك أن تلتقطَ أنفاسك ما يزال لديكَ قنبلة واحدة عليكَ إيجادها. |