| Tanrım, Tommy, seni haberlerde Erv'e giydirirken görünce zevkten dört köşe oldum. | Open Subtitles | يا إلهي ، (تومي) لقد أحببت ذلك عندما رأيتك في الأخبار تقسو على (إيرف) |
| Onu kuyruğundan atamazsın Erv. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تدعه يستمر بتدميرك يا (إيرف) |
| Sakin ol, Erv. | Open Subtitles | إهدأ يا (إيرف) ، إكتف بقول "لا تعليق" فحسب |
| Muhtemelen haklısın, Irv. Başka ne vardı? | Open Subtitles | أنت مُحق بشكل كبير يا إيرف ، ماذا غير ذلك ؟ |
| Ben hayatta istemem. Olayı sen başlattın, Irv. | Open Subtitles | أنا واثق قطعاً أنك لا تود هذا لقد بدأت أنت هذا الأمر ، إيرف |
| Irv'in yargı sürecini hızlandırmak... sistemi daha verimli... daha adaletli hale getirmek için... fikirleri var. | Open Subtitles | إيرف لديه بعض الأفكار الرائعة كيف تسريع العملية جعل النظام أكثر كفاءةً |
| Ki bu da senin öne çıkıp bu ekip için bunu göğüslemen demek, Erv. | Open Subtitles | يعني ذلك أن تتقدم وتتحمّل هذا من أجل الفريق يا (إيرف) -أنا ؟ |
| Ve Erv, eğer elindekilerden daha fazlasını yapmak istersen daha fazla gayret göster. | Open Subtitles | وأنت يا (إيرف) إذا كنت تريد أكثر من مجرد إنهاء عُهدة (والكر).. عليك أن تعطيني شيئا أكثر من مجرد إلقاء اللوم على الآخرين |
| Bana 275 veya aşağısı için söz vermiştin, Erv. Böyle bir söz almıştım. | Open Subtitles | لقد وعدتني بـ 275 أو أقل يا (إيرف) أخذت ذلك كوعد |
| Bu konuda düşünmenizi istiyorum. Hey, Erv, beklediğin için teşekkürler. | Open Subtitles | أريد أن أتحدث بهذا (إيرف) ، شكرا لإنتظارك |
| Bu işler böyle yürür, Erv. Bunu benim kadar sen de biliyorsun. | Open Subtitles | (هكذا تسير الأمور يا (إيرف أنت أدرى بذلك مثلي |
| Erv, hey, zamanın varsa... ..seninle bir kaç şeyi görüşmek isterim. | Open Subtitles | ... (إيرف) إلّم تكن تُمانع ، أرغب بلقائك بخصوص بعض الأمور |
| Senin için dünyanın işini yapıyorum, Erv. Bunu biliyorsun. | Open Subtitles | (أنا من يقوم بكل عملك يا (إيرف أنت تعلم ذلك |
| Öyledir tabii, Irv. Şimdilik bu kadar, kolay gelsin. | Open Subtitles | بالطبع ، إيرف وللآن فلتحظ بيوم طيب |
| Senin için ne yapabilirim, Irv? | Open Subtitles | ماذا يُمكننى أن أفعل لك ، إيرف ؟ |
| Sonra da Irv'in hukuki ikametine fatura yollayarak şirkete ücret talebinde bulunmaya başladım. | Open Subtitles | لذا، بدأت محاسبة الشركة لهذه الزيارات من خلال إرسال الفواتير إلى مكتب (إيرف). |
| Irv? Irv, burada işim bitti. Baltimore'a döneyim mi? | Open Subtitles | إيرف)، لقد انتهيت من مهمتي هنا) هل أعود إلى بالتيمور ؟ |
| Sizler benim ofisimi kullanabilirsiniz. Irv, birşey gerekirse beni çağır. Burada güvenilir ellerdesin. | Open Subtitles | (إيرف) ، إتصل بي إن إحتجت شيئاً أنت في أيدي جيدة |
| Gergindim, fakat güvenlikte yaşlı Irv'ü görünce rahatladım. | Open Subtitles | لقد كنت قلقاً لكنني شعرت بتحسن حالما أن رأيت (إيرف) عند بوابة الأمن |
| Irv harika gözükmüyordu ama konuşacak zamanım yoktu. | Open Subtitles | إيرف) لم يبد رائعاً لكنني لم يكن لدي وقت لأتحدث |
| Günaydın, lrv. Selam, Radyo. | Open Subtitles | صباح الخير, يا (إيرف) مرحبا, يا (راديو)َ |