"إيمانها" - Translation from Arabic to Turkish

• inancını
• inancı
• inandığı

Belki de cinsel hünerlerimden bahsetmen aşka olan inancını yenilemiştir.
ربما كلامك عن مهاراتي الجنسية قد أعاد إيمانها بالحب

İnsanların içindeki iyiliğe olan inancını asla kaybetmedi.
لم تفقد إيمانها أبدًا في الجانب الطيب لدى البشر

Şunu anladım, bir Kurtarıcıya inancını bıraktırmak düşündüğümden daha zor bir şey.
تبيّن أنّ دفع المخلّصة للتخلّي عن إيمانها كان أصعب ممّا ظننت

Diğer yarısını bulduğu zaman inancı sarsılacak ve hâlâ Robin'in içinde benim için bir şeyler olduğunun farkına varacak.
عندما تجد النصف الآخر عنده إيمانها به سيكون مهزوز وهي ستدرك أن الشمعة ما زالت تحترق بعمق في قلبه لي

Hayatta olduğuna inancı tamdı.
لم تفقد إيمانها يوماً بأنك على قيد الحياة

Ondan tek istediğim sana inandığı gibi bana da inanmasıydı.
كل ما كنت أريده هو أن تؤمن بي بطريقة إيمانها بكِ.

Sen bile onun inancını tamamen yok edemezsin.
حتّى أنتِ لا تستطيعين تدمير إيمانها كلّيّاً

Ona ulaştın, dostum. İnsanlara olan inancını onardın.
لقد وصلت إليها و أرجعت إيمانها بالناس

Virginia'nın inancını kaybettiğini duydum ve yardım etmek istedim.
ولكنَّي سمعت " فيرجينيا " تتحدث عن فقدان إيمانها بالغرائب فأردتُ المساعدة

O inancını daha çok kaybettikçe, masal diyarları da kayboluyor.
وكلّما قلّ إيمانها تتلاشى ممالك القصّة

Parti'ye olan inancını yitirdi.
وفقدت إيمانها بالحزب.

Aziz Nicholas'a olan bütün inancını yitirecek ve buna izin veremeyiz.
من قدوتها, فستفقد إيمانها بـ (القدّيس المسنّ نيك) ولا يمكننا تحمّل حصول هذا

İnancını kaybetmişti.
ولكنها فقدت إيمانها

Kevin inancını yıktı.
قام حقاً بكسر إيمانها

Emma'nın inancını kaybetmemesi için elimden geleni yaptım ama pek faydası olmadı.
بذلت قصارى جهدي لمنع (إيمّا) مِنْ فقدان إيمانها لكنّه لمْ يكن جهداً كافياً

"Beth'e inancını korumasını söyle."
"أخبر (بيث) بأن تحافظ على إيمانها"

İnancı yüzünden bu kurulun kardeşimi yargılamasını istemiyorum.
لن أسمح لهذه اللجنة بإضطهاد شقيقتي لأجل إيمانها

İnancı onu sık sık ülkenin en saldırgan bölgelerine sürükledi, kalabalığın içinde tek siyahi kadın olarak geri kafalı dinleyicilere karşı konuştu.
وغالبًا ما قادها إيمانها إلى أكثر الأماكن عداوة في البلاد حيث تحدثت إلى جماهير متعصبة باعتبارها المرأة السوداء الوحيدة في الجمهور.

İnancı onu daha kötü hâle soktu.
وبدا أنّ إيمانها من عرّضها للخطر.

Eğer bana ekran karşısında dindarlık taslayan, siyasi rant için inandığı her şeyden vazgeçebilecek bir deliymişim gibi davranabileceğinizi sanıyorsanız, beni tamamen yanlış anlamışsınız demektir.
فإن كنت تظن أنك تستطيع أن تعاملني كامرأة متعصبة مجنونة ترمي إيمانها وراء ظهرها في سبيل منفعتها السياسية فلا بد أنك أخطأت في حكمك عليّ خطاءً فادحًا