| En olası aday sensin. Dikkatin dağınıktı, içiyordun, ne bileyim. | Open Subtitles | ـ أنت المرشح الأكثر احتمالاً ـ كنت مضطرباً و مخموراً |
| Ama bu çok da olası bir senaryo değil. | TED | ولكن هذا ليس السيناريو الأكثر احتمالاً. |
| Okyanusun ortasında, bir kasırga sırasında büyük bir su baskını oldukça muhtemel. | Open Subtitles | , في وسط المحيط خلال الإعصار تعتبر الكثير من الفيضانات احتمالاً واضحاً |
| Çünkü, bizdeki bilgilere göre bu saldırının arkasındaki muhtemel grup onlar. | Open Subtitles | لأنه طبقاً لمعلوماتنا فإنهم هم الأقرب احتمالاً لهذا الهجوم |
| Gerçekten başka ihtimal görmüyor. | Open Subtitles | إنّه حقاً لا يرى احتمالاً آخر هل لديكِ علاقةٌ أخرى؟ |
| Onu öldürenin pankreas tümörü olma ihtimali daha fazla. | Open Subtitles | الورم البنكرياسي أقرب احتمالاً لأن يقتلها |
| Konuşmalara bakıIırsa Kira aralarından en düşük ihtimalle biraz da önem taşıyan | Open Subtitles | إن كنت سأتصل بشخص ما فسيكون الأقل احتمالاً أن يكون كيرا وله تأثير كبير على السبعة في المجموعة |
| Bunun bir olasılık olduğunu biliyorduk. | Open Subtitles | حسناً، كُنّا نعرف أنّ ذلك كان احتمالاً وارداً. |
| Bunun olcağını umduğumdan değil. Sadece bir olasılığı dile getiriyorum. | Open Subtitles | أنا لا آمل أن يحدث هذا أنا أطرح احتمالاً فقط |
| Strüvit taşı en olası açıklamadır. | Open Subtitles | وتكون حصيات الستروفيت هي التفسير الأكثر احتمالاً |
| Elbette, nadir görülen bir sinir hastalığı dikkat çekmeye çalıştığı ihtimalinden daha olası. | Open Subtitles | أجل، الاضطراب العصبيّ النادر أقرب احتمالاً من محاولة جذب الاهتمام |
| Gözlerime inanamayacağımı biliyordum, bu yüzden yedi olası neden vardı, ...en mümkünü uyuşturuculardı. | Open Subtitles | علمت من أنني لا استطيع تصديق ما رأيته لذلك كانت هنالك سبع اسباب محتملة وأكثرها احتمالاً هو أن يكون مخدراً |
| Aslında bir çok yola olabilir-- ama en muhtemel yol elinin asbest ile temas etmiş olması ve sonra kulağını kaşımış olması. | Open Subtitles | حسناً, هناك عدد من الطرق أكثرها احتمالاً أن يده قد لمست الحرير الصخري و من ثم قام بحك أذنه |
| İnsan olması daha muhtemel anatomisi olması gerektiği gibi, fakat testis kanseri var. | Open Subtitles | الأكثر احتمالاً أنه بشري و تشريحه مضبوط لكن لديه سرطان بالخصية |
| Çünkü beni bir hafta içinde evden atması kuvvetle muhtemel. | Open Subtitles | لأنّ هناك احتمالاً كبيراً أن تطردني خلال أسبوع |
| İlacı kullanmamasının yüzde elli ihtimal olduğunu biliyor. | Open Subtitles | إنها تعرف أنّ هناك احتمالاً بالنصف لعدم خضوعها للدواء الحقيقي |
| Dehşet verici bir ihtimal olsa da sonuçta bir ihtimal. | Open Subtitles | احتمال مخيف، لكنّه يبقى احتمالاً رغم ذلك. |
| Bazı kristaller o kadar sıra dışı ki, mağaracılar oluşumları hakkında uzak ama umut veren bir ihtimali araştırıyorlar. | Open Subtitles | بعض البلورات تبدو غريبةً جداً حتّى أنّ المستكشفون يتحروّن احتمالاً بعيداً لكنه محيراً حول تكوينها |
| Ortada olmadığı her gün sezona başlamak için hazır olma ihtimali küçülüyor. | Open Subtitles | عن كل يوم هو غائب بدون اذن، وهذا يعني بأنه أقلل احتمالاً وهو سوف سكون جاهزاً للبدأ الموسم الجديد |
| Dün beni eken herifin yüzde on beş ihtimalle günleri karıştırmış ve burada güllerle bekliyor olabileceğini düşünmüştüm. | Open Subtitles | %كنت أعتقد أن هناك احتمالاً بنسبة 15 بأن الرجل الذي أخلف موعدي أمس أخطأ في حساب الأيام وسينتظرني اليوم ومعه الورود |
| - Büyük ihtimalle ben de öyleyim. | Open Subtitles | وأنا أيضاً الثاني الأقل احتمالاً. |
| Bu pek mümkün bir olasılık değil. | Open Subtitles | لا أظن أن هذا احتمالاً واقعيا. |
| Bir Afro-Amerikalı kadın olarak, erken doğum yapma ya da ölü doğum yapma olasılığı iki kat daha fazla. | TED | وكونها امرأة أمريكية من أصول إفريقية، تملك احتمالاً مضاعفاً لأن تلد ولادة مبكرة أو تلد جنيناً ميتاً. |