| James'in viskiyi damıtırken neden bu kadar çok lanet turba kömürü yaktıklarını anlamak için İskoç Damıtımevi tarafından işe alındığını ortaya çıktı. | TED | اتضح انه كان مستأجرا من مصنع تقطير اسكتلندي لفهم لماذا يحرقون الكثير من الخث النباتي لتقطير الويسكي |
| Düşkırıklığına uğramış bir İskoç muhafız... ölümcül tabiatı ve alışılmadık yeme alışkanlıklarıyla bilinen. | Open Subtitles | .. إنه حارس اسكتلندي معروف بعصبيته الشديدة و عادات أكله الغريبة |
| Sen gezgin bir ozanmış gibi görünen Japon prensi rolündeki İskoç aktorüsün. | Open Subtitles | لا، أنت ممثل اسكتلندي يلعب دور أمير ياباني و الذي يتظاهر بأنه مغني متجول |
| Kütük atan bir İskoç. | Open Subtitles | هذا جيد إنه رجل اسكتلندي يرمى جذعاً خشبياً |
| Evet, iki tane sulu viski. | Open Subtitles | نعم، حسناً؛ اسكتلندي وماء، كلانا |
| Ben İskoçyalıyım. Görüşürüz. | Open Subtitles | أنا اسكتلندي ، تحياتي |
| Tamam, fakat bundan sonra, 20 yıllık İskoç Viskisini geri çevirecek Hiç bir gizli kimlik işinde yokum. | Open Subtitles | حسنا، لكن، من الآن فصاعدا لن أتنكر بشخصية تتضمن رفض شراب اسكتلندي بعمر 20 سنة |
| Robert Brown isimli İskoç bir botanikçi bir miktar suya polen zerreleri serpip mikroskopla inceledi. | Open Subtitles | قام عالم نبات اسكتلندي يدعى روبرت براون بنثر حبوب لقاح على بعض الماء و فحصها عبر المجهر |
| Bir İskoç cüzdanı gibi gıkın çıkmıyor hayatım! | Open Subtitles | رخوية مثل محفظة رجل اسكتلندي ألم تكن كذلك أيها الحب ؟ |
| Sen de İskoçya'ya Cassie'yi görmeye gittin ve o orada değildi sen de Lachlan adında bir İskoç çocukla düzüşmeye gittiğini düşünüyorsun. | Open Subtitles | وانت ذهب إلى سكوتلاند لرؤية كاسي وهي لم تكن هناك وتعتقد بإنها خرجت لتعاشر رجل اسكتلندي اسمه لاكلان |
| Ve malum İskoç kişiden duyduklarınızın veya duymadıklarınızın aksine oldukça iyi bir astrofizikçi olduğumu düşünüyorum. | Open Subtitles | بالرغم مما قد تكون سمعته او لم تسمعه من شخص اسكتلندي معين اود ان اعتقد |
| iyi bir maskotları bile yok. küçük iskoç köpeklerinden bahsediyorum. | Open Subtitles | حتى انه ليس لديهم مدرب سباق جيد , ماعدا اسكتلندي فضيع |
| Bir İngiliz subayı bir İskoç'u işlenmiş bir suçun kanıtı olmadığı sürece zorlayamaz. | Open Subtitles | ضابط إنجليزي لا يمكن إجبار شخص اسكتلندي ما لم يكن هناك دليل على جريمة قد ارتكبت |
| Öyle olsa bile bir İskoç vatandaşını toprak sahibinin izni olmadan klan topraklarından çıkmaya zorlayamaz. | Open Subtitles | وحتى مع ذلك، لا يمكن إجبار مواطن اسكتلندي من أراضي عشيرة دون إذن من الحاكم المعني |
| Ne de olsa kendisi onurlu bir İskoç savaşçısı ve kuzenimin İngiliz tahtındaki kanuni hakkının büyük destekçisi. | Open Subtitles | هو بعد كل شيء محارب اسكتلندي فخور ومؤيد قوي لأبن عمي في مطلبه الشرعي بالعرش البريطاني |
| I. Dünya Savaşı, gayda, İskoç Repi. | Open Subtitles | ففيها الحرب العالمية الأولى ومزامير اسكتلندية وكذلك راب اسكتلندي |
| -Eşimindi. İskoç'tu. Kara Nöbet Alayı'nda görev yaptı. | Open Subtitles | هوا لزوجي , فهو اسكتلندي ، فقد كان في فوج بلاك ووتش . |
| Çok iyi. İskoç'um, İskoç'um ben. | Open Subtitles | إنه جيد أنا اسكتلندي، أنا اسكتلندي. |
| Hiç viski içtiniz mi? | Open Subtitles | هل ذقتِ اسكتلندي من قبل؟ إنه مريع |
| Bayım, Britanyalıyım ben. İskoçyalıyım. | Open Subtitles | سيدي، أنا بريطاني اسكتلندي |
| Şimdi, bu Henry Cadell'ın bir resmi, 19.yy. 'da yaşamış, İskoçyalı bir jeolog. | TED | هذه صورة لهنري كاديل و هو جيولوجي اسكتلندي من القرن التاسع عشر |