| Yani, küçük çapta toplu üretimi öğrenmek zorunda kaldık. | TED | أقصد، اضطررنا لتعلم كيفية الصناعة بكميات قليلة |
| Dışarısı çok soğuktu, Gerçek şu ki mağaranın içinde uyumak zorunda kaldık. | TED | لقد كان الداخل في غاية البرود، لقد اضطررنا للنّوم خارج الكهف. |
| Bu şu demek, eğer gerekirse bütün hafta burada olacağız. | Open Subtitles | هذا يعني أننا سنكون هنا طوال الأسبوع إذا اضطررنا لذلك |
| Yani tasarımı bir şey haricinde hiçbir şey bilmediğimiz bir bağlamda yapmak zorundaydık: Bütünüyle dikeylikle ilgili olacaktı. | TED | لذا اضطررنا لوضع تصميم في سياق لم نكن نعرف عنه أي شيء تقريبًا، سوى شيء واحد: أنه سوف يتمحور حول الرأسية. |
| Morgda bazı aksilikler yaşadık bu yüzden doğaçlama yapmamız gerekti. | Open Subtitles | كانت هناك مشقة نوعًا ما في المشرحة، لذا اضطررنا للإرتجال. |
| Şu durumumuzda onları indiremeyiz. mecbur kalırsak onları arkamıza takmamız gerekecek. | Open Subtitles | لا يمكننا قتالهم في حالتنا الراهنة، سنضطرّ لاقتيادهم بعيدًا إن اضطررنا. |
| Bazı hızlı kararlar vermemiz gerekiyordu ve sahnede olduğum için verememiştim. | Open Subtitles | اضطررنا لاختيار بعض الخيارات السريعة ولم أستطع فعل ذلك بينما كنت على المنصة |
| Sonunda, evrenin merkezi olduğumuz fikrinden vazgeçmek zorunda kaldık. | TED | وعليه في نهاية المطاف اضطررنا إلى التخلي عن فكرة أن كوكبنا هو مركز الكون. |
| Vardığınızı sandığınızda aradığınız ama sonra varmadığınızı fark ettiğiniz o kişiyi dahi programa eklemek zorunda kaldık. | TED | كما اضطررنا إلى إضافة شخص إلى جداولنا ذلك الشخص الذي تتصل به معتقداً أنه الشخص المقصود ثم تدرك أنه ليس كذلك. |
| O zamandan beri ilaca dirençli bakteriler ortaya çıkmaya devam etti, biz de bu yeni bakterilerle savaşmak için sürekli yeni ilaç geliştirmek zorunda kaldık. | TED | ومنذ ذلك الحين، بدأت البكتيريا المقاومة للعقاقير بالظهور. ولذا فقد اضطررنا بشكل دوري إلى تطوير أنواع جديدة من العقاقير لمحاربة تلك الأنواع الجديدة من البكتيريا. |
| Buradaki hemşirelerden biri Tüberküloz oldu ve onu eve göndermek zorunda kaldık. | Open Subtitles | إحدى الممرّضات هنا أُصيبت بالدرن الرئوي و اضطررنا إلى إرسالها لوطنها. |
| Evsiz adam için öğle yemeği almak zorunda kaldık. | Open Subtitles | للأسف اضطررنا لشراء غداء لذلك الرجل المشرد |
| Kalbini çalıştırmak için şok vermek zorunda kaldık. | Open Subtitles | اضطررنا إلى صدمك بالكهرباء حتى يعمل قلبك |
| Eğer kendimizi savunmak için ateş etmemiz gerekirse tamam. | Open Subtitles | وهناك ثلاثة منا لا بأس؛ إذا اضطررنا لإطلاق النار للدفاع عن أنفسنا؛ |
| Kutba gerekirse buzu yara yara gideriz. | Open Subtitles | وسنقطع طريقنا إلى القطب الشمالي إذا اضطررنا لذلك |
| Canlı görüntü veremeyebiliriz. gerekirse, ben anlatırım. | Open Subtitles | حسناً، لا أدري إن كنا سننقل بثّاً مباشراً ولكن إن اضطررنا لذلك، فسأرتجل. |
| Olabildiğince hızlı Philo'yu bulmak istiyordum, ama benzin almak için durmak zorundaydık. | Open Subtitles | أردت العثور على فايلو بأسرع وقت ممكن لكننا اضطررنا الى التوقف للتزود بالوقود |
| Morgda bazı aksilikler yaşadık bu yüzden doğaçlama yapmamız gerekti. | Open Subtitles | كانت هناك مشقة نوعًا ما في المشرحة، لذا اضطررنا للإرتجال. |
| - mecbur kalmadıkça sezaryen yapmak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد إجراء عملية قيصرية إلا إذا اضطررنا إلى هذا |
| Şişliği indirmek için komaya neden olmamız gerekiyordu. | Open Subtitles | اضطررنا لإدخاله فى غيبوبة للتهدئة من التضخم |
| Ödememiz gerekse bile, böyle bir kaldırma iki kat fiyata göre ucuz olacaktır. | Open Subtitles | حتى لو اضطررنا للدفع فسأحتاج الى برميل من الشراب القوي |
| Annemizi kelepçelenmiş ve duvara döndürülmüş hâlde görmek zorunda kalmıştık. | Open Subtitles | لقد اضطررنا إلى رؤية أمنا مقيّدة الأيدي وجعلها تواجه الجدار |
| Ve yapacağız, eğer bu şeyle sürüklenmek zorundaysak. | Open Subtitles | و سنفعل, حتى ولو اضطررنا إلى أن نجر هذا الشيء |
| Ve sonuçta bana yumruk attı, sonra biz de onu yakaladık. | Open Subtitles | ثم أخيرًا قام بضربي على وجهي. وبعد ذلك اضطررنا لصرعهِ أرضًا. |
| Fakat biliyorsunuz ki, bütün ürünlerini fotoğrafa almamıza ısrar etti, bu yüzden birçok uzaklaştırma yaptık. | TED | لكن أتدرون، لقد أصر على أن يظهر كل محصوله في الصورة لذلك اضطررنا نوسع مجال الصورة كثيرًا |
| Eğer helikoptere ateş etmek zorunda kalırsak, onun buradan çıkarılmasını istiyorum. | Open Subtitles | اذا اضطررنا لإطلاق النار على هذه المروحية فأريدها خارج المكان |
| Annemle bir çok kayıpla yüzleşmek durumunda kaldık ne yazık ki. | Open Subtitles | أنا وأمي اضطررنا لتحمّل الكثير من الخسائر للأسف. |