| Biliyorum, geçmişte hatalar yaptı ama bayağı yol katetti. | Open Subtitles | أعرف أنه اقترف أخطاء في الماضي لكني أظنه سيتماشى مع الوضع |
| bir hata yaptı ve bunu kabul etmek istemiyor. | Open Subtitles | كل ما بالأمر أنه قد اقترف خطأً و هو لا يريد أن يعترف به |
| Şimdi, birimiz bağışlanamaz bir hata yaptı ve diğerinin değerli zamanını harcadı. | Open Subtitles | الآن أحدنا اقترف خطأ جما وأهدر الوقت الثمين للشخص الآخر |
| Nicola denen adam sana bir şeyler yaptığı ortada. | Open Subtitles | والرجل الذي يقودهم لابد وأنّه اقترف شيئاً لك. |
| Hayatında bir şeyleri mahvetmiş ve sanırım yine aynı şeyi yapıyor. | Open Subtitles | ،لقد اقترف جرماً ما في حياته وأعتقد أنّه سيفعل ذلك مجدّداً |
| O kadar çok hata yaptı ki ona sadece güldük. | Open Subtitles | اقترف أخطاءً كثيرة لدرجة أننا ضحكنا عليه |
| Yani, elbette bazı hatalar yaptı... ama anlayabilirsiniz ki, eğer herşeyin sonu buysa... kendini asla affetmeyecek. | Open Subtitles | اقصد, انه بالتأكيد اقترف بعض الاخطاء لكن يمكنكم الاحساس انه اذا انتهى الامر على ذلك انه لن يسامح نفسه اطلاقاً |
| Evet,bazı hatalar yaptı,ama o bir canavar değil. | Open Subtitles | نعم , هو اقترف بعض الأخطاء لكنه ليس وحشاً |
| Hatalar yapmış olabilir ama yaptığı her şeyi sevgisinden yaptı. | Open Subtitles | ربما اقترف بعض الأخطاء، لكن كل شيء فعله كان بدافع الحب |
| Çok iyi bir çocuk ve aptalca, safça bir hata yaptı sadece. Ve bu durumdan kurtulabilmek için her türlü yardımı yapmaya hazır. | Open Subtitles | ولكنه اقترف خطأ ساذج، ولديه النية لفعل ما في مقدوره ليخرج من هذا المأزق |
| bir sürü korkunç şey yaptı, hiçbiri hata değildi. | Open Subtitles | اقترف أمور كثيرة مريعة، ولا واحدة منهم كانت بالخطأ |
| Doktor bir hata yaptı bir hata da neden ben yapayım? | Open Subtitles | لقد اقترف الطبيب خطئًا ولا أود أن أجعل الخطأ خطئين |
| Beethoven yalnızca müzik yaptı. | Open Subtitles | ما اقترف شيئاً سوى تأليف الموسيقى |
| Beethoven yalnızca müzik yaptı. | Open Subtitles | ما اقترف شيئاً سوى تأليف الموسيقى |
| Ama örnek vermek gerekirse, eski meslektaşlarımdan biri çok büyük bir hata yaptı. | Open Subtitles | لكن هناك وفت ... لذكر مثال واحد زميل سابق لي ... ، الذي اقترف غلطة كبيرة غلطة حياته |
| ...ve babama yaptığı şeyi ödetmeye kararlıydı. | Open Subtitles | و كانت مصممة على جعل أبي يدفع ثمن ما اقترف |
| İsmi John James'di. O günlerde, bir aile şuç işlerse, güvenlik çocuğu fidye olarak tutabilirdi. taa ki, aile kendini teslim edene kadar... | TED | واسمه كان جون جيمز، وفي تلك الأيام، إذا اقترف أحد أفراد عائلتك جريمة، فإن الجيش سيحتجزك كفدية، حتى يسلم المجرم من عائلتك نفسه. |
| Bugün az kalsın şey nasıl desem bir aptallık yapacaktım ama aynı binada oturanlardan biri gelince kurtulmuş oldum. | Open Subtitles | اليوم ، تقريبا أحسست بذلك كيف يمكن للمرء يقول أنه اقترف حماقة حضور جارة لى أنقذنى |
| Biliyorum hatalar yapmış ama onun gibi yetenekli biri burada kalacağına dışarıda sanatını icra etmeli. | Open Subtitles | أعرف أنه اقترف أخطاءً لكن أي شخص بموهبته مكانه هو الرسم الهزلي على الممشى وليس خلف القضبان |
| yanlış bir şey yapmadım. İyi bir okula girdim. | Open Subtitles | انا لم اقترف خطأ لقد دخلت المدرسة الافضل |