| Başının her iki yanındaki küçük püsküllerini kulak gibi dikiyor. | Open Subtitles | ينصب خصلات صغيرة مثل الأذنين على جانبي رأسه. |
| kulak tıkacı, iki yastık ve üç uyku hapına rağmen duyabildim. | Open Subtitles | تمكنت من سماعه عبر سدادات الأذنين و وسادتين |
| Gülümsemesi de kulakları da aynı iristeki küçük parlak sarı lekesi de aynı. | Open Subtitles | ذات الإبتسامه نفس الأذنين نفس اللمعه الصفراء في القزحيه |
| Vampir kulakları olan sensin, ne konuşuyorlar? | Open Subtitles | أنت ذو الأذنين الخارقتين، فنبّئني بما يحكيان؟ |
| - Yani bana ufak kulaklı olandan lazım. | Open Subtitles | إذن أنا أريد الفيل ذو الأذنين الأصغر مالذي يحدث ؟ |
| Kulakların böyle büyüdüğü için şanslısın. | Open Subtitles | من حسن حظك أنك ورثت هاتين الأذنين |
| Tırnak bileme, kulak kiri temizleme, ve bit-pire şampuanlama var. | Open Subtitles | تشمل تزيين الأظافر, وتنظيف الأذنين وصابون إستحمام ضد البراغيث |
| Ondan sonra kulak tıkaçlarımızı çıkartıp kulaklıklarımızı takacağız ve mehtabın altındaki bir buz pistinde kayacağız. | Open Subtitles | بعد ذلك,نستبدل سدادات الأذنين بمدافئ الأذنين و نقوم ببعض الجولات على حلبة التزلج المحلية تحت ضوء القمر |
| kulak Çevresindeki Tüyle adı verilen online bir forum kullacısının üye adı. | Open Subtitles | هذا إسم مُستخدم لمنتدى للجراء على الإنترنت القُبة حول الأذنين |
| kulak kepçesinin kıvrımlarını simetrik hâle getirmek ne kadar zor biliyor musun? | Open Subtitles | أتعلم كم صعبٌ هو أن تجعل انحناءات الأذنين متناظرة؟ |
| Ve oturup düşünüyorsun "Büyük kulakları olan siyah şempanze mi?" | Open Subtitles | وأنتم تجلسون هناك تفكّرون الشمبانزي الأسود ذو الأذنين الكبيرين؟ |
| kulakları öyle ayrı tutmak o kadar zor ki. | Open Subtitles | أن فصل الأذنين عن الفطيرة الكبيرة كان صعب جدًا. |
| Kahretsin, bu o sivri kulaklı piç. | Open Subtitles | اللعنة ، إنه ذلك الوغد ذو الأذنين المدببتين |
| Çift kulaklı sesin dünyasına hoş geldin. | Open Subtitles | مرحباً بك في العالم السمعي بكلا الأذنين. |
| "Doğrusunu söylemek gerekirse... "...o kepçe kulaklı otlakçıyı özlemiyorum değil. | Open Subtitles | الحقيقة تُقال، حالياً أشتاقُ إلى الإبرق ذو الأذنين. |
| Kulakların böyle büyüdüğü için şanslısın. | Open Subtitles | من حسن حظك أنك ورثت هاتين الأذنين |
| Bir koklea implantı bir kulakta işe yarıyorsa ikinci kulakta işe yaramaması pek mantıklı olmaz. | Open Subtitles | إذا كانت أداة السمع المزروعة جيدة لإحدى الأذنين لا معنى لها بأن تكون جيدة للأذن الأخرى |
| Führer havalandırmadan geçen havanın kulaklarda basınç oluşturduğunu söylüyor. | Open Subtitles | القائد يعتقد أن الهواء المار عبر أنابيب التهوئة ... تنتج ضغط مفرط في الأذنين. وقال انه يعتقد أن ذلك يقلل من الكفاءة. |
| Yani, şu koca kulaklının orada ne yaptığı benim için farketmez... - Hey! | Open Subtitles | أعني، أنني لا أمانع مصاحبتكِ ... لكبير الأذنين هذا |
| Sana ait bir tüfeğe ve kulaklıklı harika bir şapkaya da ihtiyacın var. | Open Subtitles | سوف تحتاج لبندقيتك الخاصة بك وقبعة شيء رائع مع طرفين لتغطية الأذنين |
| "Gözler kulaklardan daha kesin tanıklardır." | Open Subtitles | أكثر دقة شهود عيان من الأذنين." |
| Kendi kulaklarımla duydum. | Open Subtitles | لقد سمعتهم بهاتين الأذنين. |
| Var çünkü deri kulaklarımın arkasına tıkıldı. | Open Subtitles | أنا أفعل كلها مدسوسة خلف الأذنين |
| Evet, bu kulaklarla onu ancak bir anne sevebilir. Kulaklarının nesi varmış? | Open Subtitles | أمه فقط ممكن تحبه بتلك الأذنين ما مسألة أذنيه ؟ |