| Kaplan. Yakın zamanda olan bazı silahlı sogunların silah tedarikçisi | Open Subtitles | لقد وفّر الأسلحه للعديد من السرقات المسلحه التي حدثت مؤخراً |
| Ama silah kaçıran adamları yakalamak şiddetli bir çarpışma demektir. | Open Subtitles | ولكن ملاحقة هؤلاء المتعاملين مع الأسلحه سيضمن لنا مجابهه عنيفه. |
| Güzel prensesi kazanmak için, önce oyunlarda silah konusunda becerikli olduklarını kanıtlamaları gerekmektedir. | Open Subtitles | للفوز بذلك، يجب ان يثبتوا جدارتهم في إنجازات القوه و الأسلحه في المنافسة |
| Başlangıçta silahları yoktu. Yavaşça güçlendiler. | Open Subtitles | لكنهم فى البدايه كانوا يعانون قلة الأسلحه لـذلك جـاء نموهـم بطيئـاً |
| Hepsi aynı silahları ve cephaneleri kullanıyorlardı. | Open Subtitles | كانوا جميعاً ينتمون لنفس الجنسيه يحملون جميعاً ذات الأسلحه والذخيره |
| Pamuk, afyon, çelik ve şimdi de Silahlar ve kimyasal Silahlar. | Open Subtitles | في القطن و الأفيون و الحديد ثم السلاح و الأسلحه الكيماويه |
| Yoksa biyolojik silahların yasaklanması için savaşan bir kadın onları niye kullansın? Bilmiyorum. | Open Subtitles | لماذا إمرأه حاربت من أجل منع إستخدام الأسلحه الحيوية تستخدمهم؟ |
| Görünüşe göre silah kaçakçılığı Kabile için oldukça kârlı olmaya başlamış. | Open Subtitles | مما يشير أن تجارة الأسلحه قد أصبحت من مصادر تمويل القبيله |
| Callen'la Sam, Zevlos/Vasile'nin evinde silah ve dosyaların olduğu gizli bir zula buldular. | Open Subtitles | حسنا,كالين و سام وجدوا مخزون سرى من الملفات و الأسلحه فى منزل زيفلوس\فازيل |
| İngilizler savunmasındaki açığı kapatmak için silah fabrikalarında saatlerce çalıştı. | Open Subtitles | فى مصانع الأسلحه عمل الرجال و النساء لساعات طويله لملىء الفجوه الهائله فى الدفاعات البريطانيه |
| Açlıktan yarı baygın işçiler çatıları bombalarla uçurulmuş silah fabrikalarının çalışmasını sağladılar. | Open Subtitles | العمـال الـذيـن كـانـوا يعـمـلـون ..شبه فاقدى الوعى بفعل الجوع حافظوا على أستمرارية.. العمل فى مصانع الأسلحه |
| Sonucunda, Müttefiklerin ağır silah konusundaki üstünlüğü dengeyi sağlamıştı. | Open Subtitles | فى النهايه كان تفوق الحلفاء فى الأسلحه الثقيله هو ما حسم المعركه |
| Daha fazla silah var. Daha fazla suç var. Değmez. | Open Subtitles | حصلتم على المزيد من الأسلحه و الركض و الكثير من الجرائم و هذا لا يستحق العناء |
| Gidip silahları kontrol etsek iyi olacak. | Open Subtitles | يستحسن أن نلقي نظرة على مالدينا في خزانة الأسلحه |
| Yakın burayı. silahları yerden almayın, havaya uçurun. | Open Subtitles | أحرقوا هذا المكان دمروا الأسلحه التى عثرتم عليها |
| Savunma ve yardımcı silahları dokunulmamış olarak kalacaklar. | Open Subtitles | الدفاعات و الأسلحه الإحتياطيه ستكون سليمه |
| Silahlar çalınınca, içişleri cephanenin yerini değiştirmişti. | Open Subtitles | بعد ان سُرقت الأسلحه ، الشئون الداخليه نقلت الذخيره الحربيه المُصادره |
| Örneğin nükleer Silahlar üzerine bir kitap, veya "Kavgam". | Open Subtitles | الكتب التى تتكلم عن, الأسلحه النوويه وما الى ذلك |
| Tabii, otomatik Silahlar karşısında 30 saniyede dağılacak. | Open Subtitles | بالطبع, أمام الأسلحه الآليه سيتحطم خلال 30 ثانية |
| Bizi silahların menzilinden çıkar. Bakalım ne yapcaklar. | Open Subtitles | أبعدونا خارج مجال الأسلحه لنرى مالذي سيفعلونه |
| Ne kadar çok... görürsem göreyim, hala silahlara... alışamadım. | Open Subtitles | لا يهم 000 ولكنى بمجرد أن أرى الأسلحه لا أستطيع أن 000 |
| Banka hesaplarından, silahlardan ne haber ? | Open Subtitles | الأسلحه ؟ حتى الآن كل شيىء فى طريق مسدود |
| Bizim Bay Owen'ın oldukça çok silahı olduğu anlaşılıyor. | Open Subtitles | يبدو أن مضيفنا مستر أوين يحتفظ بمجموعه من الأسلحه |
| Ateşli silahlarda bekleme süresi on gün. Ben de ışık takıyorum. | Open Subtitles | إذا كانوا يعتمدون على قوه النيران و الأسلحه |
| Bradley tanklarının ikisi de bombalanmış, gerisi küçük ateşli silahlarla alt edilmiş. | Open Subtitles | دبابتين "برادلي" تم إستهدافهما بعبوات ناسفه و البقيه قُتلوا بنيران الأسلحه الخفيفه |
| Herkesin silahlarını toplamak zorundaydık ancak onun elinden silahını alamadık. | Open Subtitles | كنا نقوم بجمع الأسلحه من كل من صعدوا للسفينه لم أعتقد أن رجل بحالته يمكن أن يقبض على سلاحه بيديه هكذا |