| Evet. Bu hayatta hangi acıyı yaşadıysan onu aştığın belli. | Open Subtitles | نعم , ومهما كان الألم الذي إختبرته في هذه الحياة |
| Hiçbir mantıksal çıkarım da hissettiğiniz acıyı dindirmeyecek. | TED | لا يمكنُ لأي مبرر أن يقضي على الألم الذي تشعرون به. |
| Mükemmel bir intihar notu yazarak bana ne kadar acı verdiğini bilmesini istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أكتب. رسالة انتحار مناسبة فقط ليعلموا مقدار الألم الذي تسبب به. |
| Sana bir şey söyleyeyim. Bu acı sana herşeyi hatırlatır artık. | Open Subtitles | دعني اقول لك شيئا هذا الألم الذي تعتقد بأنك شعرت به؟ |
| Şu geçen yıllar içinde Şili'nin çektiği acılar hepimizin acısı oldu. | Open Subtitles | الألم الذي حل بتشيلي كل هذه السنوات الماضية كان ألمنا جميعاً |
| Bunun verdiği acıyı düzenlemem gerek. | Open Subtitles | يجب علي نوعاً ما أن أنظّم مقدار الألم الذي أحس به. |
| Lakin savaşın getirdiği acıyı bizzat gördüm. Bunu bir daha yaşayamam. | Open Subtitles | لكنني رأيت الألم الذي تجلبه الحرب لا يمكنني أن أفعل هذا مجدداً |
| Hissettiği aynı derdi, aynı korkuyu ve aynı acıyı paylaştığımı biliyor. | Open Subtitles | الكرب والقلق نفسه ، نفس الألم الذي يشعر بأنه. |
| Eğer onu seviyorsan, taşıdığı acıyı kaybetme şansı için ona izin ver. | Open Subtitles | إذا كنت تحبها إسمح لها بفرصة فقدان الألم الذي تحمله |
| Çektiğim acıyı, ben çektim. | Open Subtitles | الألم الذي كنت أعاني منه، الذي أعانه منه الآن. |
| Sen, her türlü acıyı hakettin, ama karın ve oğlun etmedi. | Open Subtitles | أنت تستحق كل الألم الذي يمكن أن تحصل عليه ولكن زوجتك وطفلك لا يستحقون هذا |
| Oğlun öldü ve hissettiğin acı hiçbir zaman son bulmayacak. | Open Subtitles | ابنك اختفى. و الألم الذي تشعر به لن يذهب أبداً. |
| Kesinlikle Victoria Grayson'a ait. Ailemize çektirdiği bunca acıdan sonra beni öldürmeye çalışarak daha da acı vermek istedi. | Open Subtitles | إنها بالتأكيد فيكتوريا جريسون بعد كل السنوات الألم الذي سببته لعائلتنا وقد حاولت أن تسبب المزيد من خلال قتلي |
| Belki de onun vereceği acı sonunda her şeyin telafisi gibi hissettirecektir. | Open Subtitles | عسى أن يشعرك الألم الذي سيحيقك به بأنّك أخيرًا كفّرت عن ذنبك. |
| Örneğin, ne kadar acı hissettiğiniz, acıya ne kadar dikkat ettiğinize, hatta ruh halinize bağlı olabilir. | TED | فعلى سبيل المثال، كمية الألم الذي نشعر به يختلف نوع الألم تبعاً لتركيزك عليه أو لحالتك النفسية |
| Söyleyişte olduğu gibi, ''Dönüştürülemeyen acı iletilir.'' | TED | كما يقول المثل: الألم الذي لا يتحول ينتقل. |
| Ve bu konuda kendimi kötü hissediyorum. Karıma ve çocuklarıma çektirdiğim acı için kötü hissediyorum. | Open Subtitles | أشعر بالخجل حيال الألم الذي سببته لزوجتي وأولادي |
| İşi yüzünden çektiği acılar çok derindi. | Open Subtitles | يطفئ الألم الذي شعرت كنتيجة شغلها كانت عميق. |
| Ona yaşattığın acılar yüzünden ruhu dünyaya geldi. | Open Subtitles | روحه تسير على الأرض بسبب الألم الذي سببته له |
| Herşeye rağmen bana inanıyorsun. Sana verdiğim acıya karşın bunu yapabiliyorsun, hayret verici. | TED | مازلتِ تؤمنين بي، وأن تملكي القدرة على ذلك برغم حجم الألم الذي سببته لك لهو أمر مذهل. |
| Onlar arar; sempatiklerdir; diğerlerinin acılarını paylaşmaya çalışırlarİ ve sonra-- onlar dinler. | Open Subtitles | يسألون عن الألم الذي يمر به الشخص الآخر ثم يستمعون |
| Belki burada oturmalı ve bende sebep olduğun acıları düşünmelisin. | Open Subtitles | ربما يجب أن تجلس هنا وتفكر في كل الألم الذي تسببت لي فيه |