| Ona Mikhail diye seslendiklerini söyledi Ki bu da bize hiçbir ipucu vermiyor. | Open Subtitles | قالت كانوا يشيرون إليه باسم ميخائيل، الأمر الذي لا يجعلنا نتعرّف عليه أكثر. |
| Gerçekten de büyük bir empati kazanmasıyla sonuçlandı Ki bu da harikaydı. | TED | وانتهى به الأمر في الحقيقة بتكوين تعاطف كبير من التجربة، الأمر الذي كان رائعًا. |
| İnsan-peri karışımı Ki bu da onu ortaya çıkmasından koruyan şey. | Open Subtitles | إنها تهجين بين الجن والإنس، الأمر الذي يحول دون كشفها |
| Bu ebeveynelerinin ya da öğretmenlerinin onlara söylediği bir şey değil. | TED | إنه ليس الأمر الذي يخبرهم به والديهم، أو يخبرهم به مدرسيهم. |
| niceliksel bir analiz isteyen bir şey için ne yaparsiniz? | TED | ما الذي يمكن عمله حيال الأمر الذي يتطلب التحليل الكمي؟ |
| Bu da bizi alternatif arayışlarına itti. | Open Subtitles | الأمر الذي دفع بنا إلى النظر في البدائل. |
| ...Bu da bizi suni tenefüssün ilk adımını gösterir. Evet. | Open Subtitles | الأمر الذي يقودنا إلى أبجديات التنفس الإصطناعي |
| Çoğu gençte gelişmemiş göğüs kafesi bulunur Ki bu da kalbi darbelere savunmasız bırakır. | Open Subtitles | معظم المراهقين لديهم ،صفيحة الصدر غير متطورة الأمر الذي يترك القلب .أكثر عرضة للتأثير |
| Ki bu da bizi annenin öldürülmesi de dahil olmak üzere tüm bunların arkasındaki kişiye yöneltir. | Open Subtitles | الأمر الذي قد يقود لحلّ كلّ شيءٍ، بما في ذلك جريمة قتل أمّكِ. |
| Ama bana daha sonra yapmak istediklerinin listesi, Ki bu da durumu seks mesajlaşması yapar. | Open Subtitles | لا, ولكن لائحة الأشياء التي يريد أن يفعل لي في وقت لاحق, الأمر الذي يجعل من الجنس الرسائل النصية. |
| Ki bu da sana, kendime olan saygımın ne kadar düşük olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الأمر الذي يعبر عن مدى إنخفاض إحترامي لذاتي. |
| Ki bu da bana hesabının daha fazla paraya gereksinimi olduğunu hatırlatıyor. | Open Subtitles | الأمر الذي يذكرني بأن حسابك يحتاج المزيد من المال. |
| Ki bu da her ne kadar bana garip gelse de aslında evlenmesiyle bir sorunumun olmadığını göstermek için oraya gitmek istememe sebep oluyor. | Open Subtitles | الأمر الذي يجعلني نوعاً ما راغباً في الذهاب لأبرهن له أني مرتاح في حقيقة أنه سيتزوج، بالرغم من أن ذلك يجعلني غير مرتاح قليلاً. |
| Ki bu da bizi başka bir sorunlu durumla karşı karşıya bırakıyor. | Open Subtitles | الأمر الذي يُظهر لنا وضعاً آخراً مُقلقاً. |
| Sen bizim dikkatimizi çektiğin şu teorini kanıtlayan bir şey oldu. | Open Subtitles | الأمر الذي قد يثبت تلك النظرية التي كنت تحاول تقعنا بها |
| Çoğunun psikiyatriyle ilgili anlamadığı şey, henüz eksikleri olan bir bilim dalı olduğudur. | Open Subtitles | الأمر الذي لا يستوعبه معظم الناس بشأن طب الأمراض العقلية أنه علم ناقص |
| Yarın gece yapacağınız şu şey ben de gelmek zorunda değilimdir umarım. | Open Subtitles | إذن، هذا الأمر الذي تفعلينه ليلة الغد، لن تُرغميني على الذهاب، صحيح؟ |
| Sizde hepimizin istediği o şey var ve senden başka herkes bunun farkında. | Open Subtitles | إنّكما تملكان ذلك الأمر الذي نريده جميعًا والجميع يبدو بأنّه يعرف ذلك عداكِ. |
| Yani o olamaz Bu da bizi evde yaşayan diğer kişiye getiriyor. | Open Subtitles | لذا لا يُمكن أن يكون هُو، الأمر الذي يترك شخصاً واحداً فقط يمكث في هذا المنزل. |