| Olay şu ki, beni işe aldığınızda maaşlarına karşılık olarak avukatlara borç para verdiğiniz söylenmişti. | Open Subtitles | الأمر وما فيه بأنه عندما قمت بتوظيفي أخبرتُ بأن الشركة لديها برنامجاً في إقراض الشركاء المال بجانب رواتبهم |
| Olay şu ki... Mesela gizli bir metresi olsun isteyen bir adamın zaten bir metresi varmış. | Open Subtitles | الأمر وما فيه الكثير من الأشخاص يأتون هُنا للحصول على عشيقة سرية والتي لديهم بالفعل. |
| Pekâlâ millet, Olay şu ki 1947'den sonra üretilen tüm şarap şişelerinde az da olsa radyoaktiflik vardır. | Open Subtitles | حسناً، يا جماعة، الأمر وما فيه أن جميع قناني النبيذ بعد 1947 تحوي كميات ضئية من مواد مشعّة نشطة |
| Olay şu ki, ben de bu göreve atanıncaya kadar hayaletlere ya da uzaylılara inanmıyordum.. | Open Subtitles | أتعرفين، الأمر وما فيه أنني لا أؤمن ،بالأشباح والفضائيين أيضاً ليس حتى جذبتني هذه المهمة |
| Olay şu ki, senin aslında nasıl biri olduğunu görmeye başladım. | Open Subtitles | ولكن الأمر وما فيه ؟ بدأت أرى حقيقتك |
| Olay şu ki, artık bir seçim şansımız yok. | Open Subtitles | الأمر وما فيه أننا لم نعد نملك خيارًا |
| Olay şu ki, Lesley, Drecker Yayınevi ile sözleşme imzalayan bir tek Myra değil. | Open Subtitles | الأمر وما فيه يا (ليزلي) أن (ميرا) ليست الشخص الوحيد الذي وقّع على اتّفاقية مع (دريكر) للنشر |
| Olay şu ki, Lesley, Drecker Yayınevi ile sözleşme imzalayan bir tek Myra değil. | Open Subtitles | الأمر وما فيه يا (ليزلي) أن (ميرا) ليست الشخص الوحيد الذي وقّع على اتّفاقية مع (دريكر) للنشر |
| Olay şu ki ayak işlerinden nefret ediyorum. | Open Subtitles | ... الأمر وما فيه . إنني أكره الأبحاث |
| Olay şu ki, Lesley, Drecker Yayınevi ile sözleşme imzalayan bir tek Myra değil. | Open Subtitles | الأمر وما فيه يا (ليزلي) أن (ميرا) ليست الشخص الوحيد الذي وقّع على اتّفاقية مع (دريكر) للنشر وكذلك أنتِ |