| Din, politika ve AFC oyun kurucuları tartışmalarından uzak dur. | Open Subtitles | حاول الإبتعاد عن الجدالات الدينية والسياسية والظهير الرباعي لكرة القدم |
| Ama ne de olsa Noel arifesindeyiz. Daha fazla uzak kalamadım. | Open Subtitles | و لكن بعد كل شئ ، إنها أمسية الكريسماس لا يمكننى الإبتعاد وقتاً أطول |
| Yani bu üç çarpık bilgi kaynağından uzaklaşmak çok zordu, değil mi? | TED | لذلك كانت هذه ثلاث مصادر منحرفة للمعلومات من الصعب الإبتعاد عنها. |
| Nedendir bilmem bize ne kadar kötü davransalar da yine de çekip gidemeyiz. | Open Subtitles | لسبب ما ليس مهماً كم يهتمون بنا لن تستطيع الإبتعاد عنهم |
| Son birkaç hafta gerçekten zor geçti. uzaklaşmaya ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | لقد كانا أسبوعين قاسييَن، أنا حقّاً كنت بحاجة إلى الإبتعاد |
| Eğer sihirli-ayna hapishanemden yeni kurtulmuş olsaydım ikimizden mümkün olduğunca uzağa gitmek isterdim. | Open Subtitles | هربت للتو من من سجن المرآة السحرية و أود الإبتعاد عنها بقدر المستطاع |
| Kenardan uzak durmadığı için yüzme bilip de boğulan çok kişi olmuştur. | Open Subtitles | لقد غرق الكثيرون ممن يستطيعون السباحة بسبب الذين لا يستطيعون الإبتعاد عن الحافة |
| Bakalım bu güzel biftekten uzak durabilecekler mi. | Open Subtitles | لنرى إن إستطاعوا الإبتعاد عن هذا اللحم البقري |
| Her zaman gittiğin yerlerden uzak durmalısın. Arabanda uyu. | Open Subtitles | عليك الإبتعاد عن الأماكن المعتادة, نم في السيارة |
| Çocuğumdan uzak durmalarını istiyorum. | Open Subtitles | عن إبنك و صديقه ، عليهم الإبتعاد عن إبني |
| Ben bu işi halledene dek sen ve arkadaşların sokaklardan uzak durun. | Open Subtitles | اُريد منكِ و صديقاتكِ الإبتعاد عن الشوارع حتي أحل هذه القضية |
| Dinle. Ben bu işi halledene dek sen ve arkadaşların sokaklardan uzak durun. | Open Subtitles | اُريد منكِ و صديقاتكِ الإبتعاد عن الشوارع حتي أحل هذه القضية |
| Çocuklar hafta sonu gelmeyecekti, ben de biraz uzaklaşmak istedim. | Open Subtitles | لم يكن الطفلان قادمان لذا فقد فكرت فى الإبتعاد فى عطلة نهاية الأسبوع |
| Çünkü taşınmaya karar verdik! uzaklaşmak istediğini söyledin. | Open Subtitles | لأن هذا ما كنا قد قررنا أن نفعل وأنت قلت أنك تريدين الإبتعاد |
| Uzun zamandır burada olan birinden dinle. Eğer gerçekse, çekip gidemezsin. | Open Subtitles | خذي بنصيحة شخص ، عاش لفترة طويلة حينيكونالأمرحقيقياً،لايمكنكِ الإبتعاد. |
| Kimin telefonu bu, benden uzaklaşmaya çalışıyorsun! | Open Subtitles | من هذا الذي كان عليك الإبتعاد عني للتكلم معه ؟ |
| California çok uzakta ve benim kesinlikle iki saatten fazla dışarıda olmamam gerek. | Open Subtitles | الطريق طويل إلى كاليفورنيا بالتأكيد لا يمكنني الإبتعاد لأكثر من ساعتين |
| - Kendini kandırma. - Yıllardır senden kaçmaya çalışıyordu zaten. | Open Subtitles | لاتضحك على نفسك لقد حاولت الإبتعاد عنك منذ عدة سنوات. |
| Buradan ayrılamam, ama sizin için sevindim. | Open Subtitles | أخشى أنني لا يمكنني الإبتعاد عن هنا |
| Ama bırakan kişi çok uzaklaşmış olamaz. | Open Subtitles | ولكن أيا الذين وضعوها هنا فلم يتمكنوا من الإبتعاد كثيراً |
| Bak ne diyeceğim.Sanırım senden biraz ayrı kalmam gerekiyor. | Open Subtitles | أوتعلم ما أعتقد ربما علي الإبتعاد عنك لفتره |
| Üstümden çekilir misin? | Open Subtitles | هل يمكنك ِ الإبتعاد عني؟ |
| Arabaların uzak durmaya çalıştığı, ikaz konilerinden bir motel yapmak. | Open Subtitles | الفندق تم بنائه بحذر على شكل مخروطى الذى بالطبع حاولت السيارات الإبتعاد عنه |
| - Pekâlâ. Bazen durum kötüye gitmeden önce uzaklaşman gerekir, anlıyorsun değil mi? | Open Subtitles | بعض الأحيان عليك الإبتعاد عن حالة ما قبل أن تسوء ، أتفهم قصدي؟ |
| Evet, en büyük problemlerinin onun yolunun dışında kalmak olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | أجل، و أكبر مخاوفهم هي بعدم قدرتهم في الإبتعاد عنها |