|              Bu, Fransa sahillerindeki yelken yarışı deneme yelkeniydi.               | TED |               كان هذا تدريبا في الإبحار بالقريب من الساحل الفرنسي.               | 
|              Avrupa'dan Doğu Asya'ya ve Amerika'ya yelken açmak aylar alabilirdi ve mürettebat için suyu taze tutmak zor bir işti.               | TED |               الإبحار من أوروبا إلى شرق آسيا والأمريكيتين قد يحتاج لأشهر، وإبقاء الماء عذبا للطاقم كان عبارة عن تحدي               | 
|              "Gerçekten de muhteşem bir manzara. Ve gemi yelken alıyor."              | Open Subtitles |               وبالطبع إنه منظر رائع حين حان وقت الإبحار              | 
|              Ayrıca önemli aile üyeleri, yelkencilik terimleri için sözlük.              | Open Subtitles |               كذلك عن خمسين فرداً من العائلة وعن هوايته في الإبحار              | 
|              Babamın göl evindeki eski tekne ile yelkenli kullanmayı öğrendim.              | Open Subtitles |               تعلّمت الإبحار على مركب قديم لأبي من بيت البحيرة              | 
|              denize açılmayı seviyorum çünkü bu yavaşlıkla ilişkilendiriliyor.               | TED |               ولكني أحبُ الإبحار لأنه يرافق التمهل والراحة.               | 
|              Seni iyi tanımasaydım, tartışmak için kışkırttığını düşünürdüm, böylece bu geceki tekne gezisine gidemezdik.              | Open Subtitles |               إن لم أكن أعرفكِ جيداً لاعتقدت أنّكِ ستختلقي شجار حتى لا نتمكّن من الإبحار اللّيلة              | 
|              Kivilerin aşağısında yolculuk etmeye alıştım bu yüzden herşey ters yönde.              | Open Subtitles |               كنت معتاداً على الإبحار في القسم الجنوبي للأرض فكل شيء معكوس              | 
|              Kaptanı uyandırın. Gemiyi döndürün, yelken çekin. Filikaları indirin.              | Open Subtitles |               أيقظ القبطان وارفع الأشرعة وابدأ في الإبحار.              | 
|              Havanın nasıl olacağını bilmeden kimse yelken açmaz.              | Open Subtitles |               لا يمكننا الإبحار إلا عندما نعلم جيداً كيف يسير الطقس              | 
|              Kristof Kolomb'la beraber yelken açma şansım olmuştu, ama ben pek maceraperest sayılmam.              | Open Subtitles |               أتيحت لي فرصة الإبحار مع كولومبوس لكني لا أحب المغامرات              | 
|              yelken açabilir. Adayı da biliyor.              | Open Subtitles |               باستطاعته الإبحار و هو يعرف الجزيرة جيداً              | 
|              Bu kötü hava korkarım birkaç gün yelken açmamızı engelleyecek.              | Open Subtitles |               أخشى بإن الجو السيء سيمنعنا من الإبحار لبضعة أيام              | 
|              yelken açmak için her zaman vakit bulabilirsiniz.              | Open Subtitles |               حسناً , أنتِ مطلقاً مشغولة جداً لـ الإبحار              | 
|              Gerçek yelkencilik yerine bütün bu maketler?              | Open Subtitles |               إذاً هل كل هذه السفن بديلة عن الإبحار الحقيقي ؟              | 
|              Biz daha bacak kadarken Charlie su üstünde bir efsaneydi hatta yelkencilik sayesinde bir sürü yerden burs kazanmıştı.              | Open Subtitles |               عندما كُنا صِغاراً كان تشارلي لا يُمكنُ أن يُهزمَ في الماء حتى أنهُ حصلَ على مِنحة من وراء الإبحار و كل شيء              | 
|              yelkenli şimdi iyi fikir gibi duruyor değil mi?              | Open Subtitles |               قارب الإبحار يبدوا جيداَ الآن أليس كذلك ؟              | 
|              Doktor olmaksızın denize açılır mıyım sanıyorsun ? Ayrıca, çok riskli bir iş.              | Open Subtitles |               ـ هل تعتقد أن بإمكاني الإبحار بدون طاقم طبي على السفينة ـ بالإضافة لذلك فهي مهمة خطرة              | 
|              Görmedim çünkü sana nasıl tekne kullanılacağını öğretiyordum!              | Open Subtitles |               لم أكن، لأنني أحاول ليعلمك كيفية الإبحار قارب.              | 
|              Bu kanolar basit görünebilir ancak Lapita nın göreceli gelişmişliği pasifikte herkesten daha önce hiç kimsenin cesaret edemediği yerlere yolculuk yapmalarını sağlamıştır.              | Open Subtitles |               ربما تبدو هذه الكانو بدائية ولكن تطورها النسبي مكن اللابيتا من الإبحار في المحيط الهادي أبعد من أي أحد من قبل              | 
|              Muhasebeciler, alt tarafı herşeyi bırakıp deniz kenarına yerlesmek istediler.              | Open Subtitles |               كلّ هذا لأنّ موظّفَين في المحاسبة شبعا من الحياة وقرّرا الإبحار              | 
|              Doktor arkadaşın, bu gece tekneyle gezmeye davet etti.              | Open Subtitles |               صديقكِ الطبيب عرض علينا الإبحار معه اللّيلة              | 
|              Hey,Quagmire,belki komedyenler botlar,denizcilik, veya bot sahibi olmakla ilgili de espriler yaparlar              | Open Subtitles |               ربما سيخبرنا الكوميدي بعض النكت عن القوارب أو الإبحار او امتلاك قارب              | 
|              Bey yarın açılabileceğimizi söyledi, gemiye güvenilir bir tayfa bulduktan sonra.              | Open Subtitles |               الأسكوير كان يقول أنك يُمكنك الإبحار بها غداً كلما كانت خِدمة الطاقم سهلة كلما أصبحت السفينة آمنة بذاتها.              | 
|              Ama ne denizcilikten anlıyorlar ne de...              | Open Subtitles |               لكن ما الذي يعرفونه عن الإبحار ... والتجديف              | 
|              Ancak Dünya etrafında yelkenle aylarca gidebiliyor.               | TED |               ورغم ذلك يمكنها الإبحار حول العالم لعدة أشهر في المرة الواحدة.               |