| - Sağ ol ama asıl sana iltifat etmek lazım. | Open Subtitles | شكراً لكِ ، لكن أنتِ من ينبغي عليه قبول الإطراء |
| Bu genellikle bir iltifat. | TED | يعطي هذا الشيء في العادة نوع من الإطراء. |
| Anneler ne zaman iyi bir şey yapsa iltifat alır... çünkü kadınların sürekli iltifat duymaya ihtiyacı vardır. | Open Subtitles | هذا صحيح كل ما فعلت شيء صحيح تحصل على إطراء لأن النساء يحتاجون سماع الإطراء طوال الوقت |
| Ancak kendinizi gerçekten tanıyorsanız bu övgü seline kendinizi kaptırmazsınız. | TED | ولكن إن كنا نعرف أنفسنا حقًا، فلن نسقط ضحية لهذا الإطراء. |
| Yağcılık çok işe yarar. | Open Subtitles | أوه، هكذا سينزل عليك الإطراء من كل مكان |
| İltifatı ve iğnelemeyi aynı anda yapıyorsun gibime geliyor. | Open Subtitles | لنضع جانباَ الذكر القوقازي متأثر الإطراء الغزلي أنا محجوز |
| Doğru. Kadınlar her an iltifat duymalı, yoksa kafayı yerler. | Open Subtitles | هذا صحيح يحب النساء سماع الإطراء طوال الوقت وإلا يفقدو عقولهن |
| Şey, dönelim, 1989'a dönelim Komünizm cidden bir iltifat olacaktı. | Open Subtitles | حسنا، بالعودة الى الوراء، الى 1989 فإن الشيوعية كانت نوع من الإطراء |
| Aldığım en iyi iltifat bu değildi, ama yine de kabul edeceğim. | Open Subtitles | إنه ليس الإطراء الأكبر الذي تلقيته لكن سأقبله |
| Sheila anneme iltifat etti annem de iltifatlara bayılırdı. | Open Subtitles | شيلا، أعطت والدتي بعض الإطراءات و والدتي تعشق الإطراء |
| Erkek iltifat ederse bu 2 şey demek. | Open Subtitles | إطراء .. عندما يستخدم الرجل الإطراء يعني واحد من شيئين |
| Bana "yapılabilir" demenin iltifat olmadığını söylüyorum. | Open Subtitles | أقصد أنه ليس من الإطراء أن تنعتني ب : القابلة للمضاجعة |
| iltifat olarak söyledim. Demek istediğim, sen zengin, zarif bir kadınsın. | Open Subtitles | حسناً,كنت أقصد كنوع من الإطراء أعني, هي إمرأة فاخرة غنية |
| Karşındakine iltifat etmek hiçbir zaman kazandıracak bir strateji değildir. | Open Subtitles | حسنٌ، إنّ الإطراء على الخصم ليس خطة مناسبة للفوز. |
| İltifat için değil, beni eve bıraktığın ve beni dinlediğin için. | Open Subtitles | ليس على الإطراء ولكن على التوصيل إلى البيت والاستماع إلي |
| Birinin övgü ilahileri diğerinin bedduası olmuş. | Open Subtitles | أصبحت ترانيم الإطراء لرجل واحد بمثابة لعنة للآخرين |
| - Yağcılık gibisi yok. | Open Subtitles | الإطراء سيجعلك تحصل على ما تريد |
| İltifatı kes, Harvey. | Open Subtitles | وفر الإطراء هارفي أدخل في صلب الموضوع |
| Aslında tuhaf bir şekilde gururum okşandı. | Open Subtitles | لكن في الواقع هذا نوع من الإطراء بشكل مخيف. |
| Ama bana ettiğin o iltifatlar... | Open Subtitles | لكن ذلك الإطراء الذي أعطيتني |
| Dahe henüz tanımadın onları. Fakat iltifatın için de teşekkür ederim. | Open Subtitles | ولكنك لم تعرفهم جيداً، شكراً على هذا الإطراء. |
| Bana hakaret ettikten sonra iltifatını kabul edemeyeceğim. | Open Subtitles | لا أتلقى الإطراء بعد تلقي الإهانة |
| Taklitçilik, yağcılığın bir diğer şeklidir. | Open Subtitles | أتعرف ماذا ؟ , التقليد هو الشكل الأكثر إخلاصاً من الإطراء |