| Memurlarda, birini öldürdükten sonra Aşırı alkol kullanımına rastlamak son derece normal. | Open Subtitles | الإفراط في شرب الكحوليات شائع بين ضباط الشرطة بعد إرداء شخص ما |
| Aşırı alkollü gecelerin sayısı çok olursa beyniniz asla eskisi gibi olmayabilir. | Open Subtitles | بضع ليال من الإفراط في الشرب وعقلك قد لا يكون هو نفسه |
| Ve neredeyse hepsi kadın, erkeklerin kısa bir hayat döngüsü var kısmi olarak Aşırı alkol kullanımı, sigara tabi radyasyon değilse. | TED | وجميعهم تقريبا من النساء، الرجال لديهم اعمار اقصر وذلك نتيجة الإفراط في الكحول والسجائر، أن لم يكن الإشعاع. |
| Bazı Vietnamlılar da her derde deva diye satıyor... Akşamdan kalmalıktan kansere kadar. | Open Subtitles | وبعض الفيتناميين يبيعونه كعلاج لكل شيء، من السرطان إلى الإفراط في تناول الكحول. |
| Akşamdan kalmışsın. | Open Subtitles | الإفراط في تناول الكحول كان لديك ما هو أسوأ. |
| Ve yine kontrollü yiyenlerde bir top dondurma yemek gibi bir anlık küçük bir zevkin Aşırı yemeye yol açması daha muhtemeldir. | TED | وتساهلة صغيرة، مثل تناول مغرفة واحدة من الآيس كريم، من المرجح أن تؤدي إلى الإفراط في الطعام في االذين ياكلون برقابة. |
| Özellikle çocuklar, diyet yapmak ve sonra Aşırı yemek şeklindeki bu döngüye karşı daha hassastırlar. | TED | الأطفال خصوصا متعرضون لهذه الدورة من الحمية الغذائية ثم الإفراط في الطعام. |
| Kovmaların ve uzaklaştırmaların Aşırı kullanımı üzerinden siyahi çocuklardan öğrenim zamanlarını çalmayı durdurabiliriz. | TED | بإمكاننا أن نوقف سرقة وقت الدراسة من الأطفال السود الذي ينتج عن الإفراط في إستعمال تعليق الدراسة والطرد. |
| Ve tüm bunların gerçekte en korkunç yanı, Aşırı avlanmai kirlilik ve iklim değişikliği, bunlardan hiç biri bir boşlukta olmuyor | TED | والشيء المخيف حقا عن هذا كله الإفراط في الصيد, والتلوث , وتغير المناخ هو أن تلك الاشياء لاتحدث في فراغ |
| Buna madendeki Aşırı yüklenmenin ve yetersiz güvenlik tedbirlerinin yol açtığına inanıyoruz. | Open Subtitles | نعتقد أن علّة ذلك الإفراط في زرع الألغام، |
| Benim fikrim, Aşırı kurabiye yiyerek kendini mahvetmek yerine, konuyla direkt yüzleşmek daha etkili olacaktır. | Open Subtitles | على أية حال, من وجهة نظري التأثير يكون أكثر إذا تطرقت للموضوع بدلاً من أن تدمر نفسها عن طريق الإفراط في حب الحلويات |
| Sizin durumunuza priapizm deniyor genelde Aşırı ereksiyon bozukluğu ilacı alınınca meydana gelir. | Open Subtitles | حالة تسمى "القُساح" و يكون سببها عادةً الإفراط في تناول الأدويه المسببه للإنتصاب |
| Aşırı su alımı düşük sodyum düzeyine yol açabilir. | Open Subtitles | الإفراط في شرب المياه يسبب انخفاض الصوديوم |
| Aşırı avlanma ve açgözlülük bu şehre sadece enkaz ve yıkıntı getirdi. | Open Subtitles | الإفراط في الصيد والجشع لم يجلبوا لهذه البلدة سوى الخراب |
| - Acaba bu, Aşırı terlemeye sebep olur mu? | Open Subtitles | هل يسبب ذلك الإفراط في التعرق من قبل أي فرصة؟ |
| Alkolün Aşırı tüketimi, ciğeri zehirler glutatyon ve diğer zehir çıkarıcı maddeleri daha az sağlamasına sebep olur. | Open Subtitles | الإفراط في تناول الكحول يسمم الكبد حتى تفرز مخزونها من الغلوتاتينول و عوامل أخرى من مضادات التسمم المرجعة |
| Buna uzaylılar tarafından kaçırılmak değil, Akşamdan kalma olmak deniyor. | Open Subtitles | هذا لا يسمّى عملية إختطاف للكائنات الفضائيّة هذا يسمّى الإفراط في شرب الكحول |
| Şu anda Akşamdan kalmayım. | Open Subtitles | إنّي الآن متأثرة من الإفراط في شرب الكحول. |
| Biraz. Daha kötü Akşamdan kalmışlıklarım oldu. | Open Subtitles | القليل لقد كان أسوأ الإفراط في تناول الكحول |
| Daha kötü Akşamdan kalmışlıklarım oldu. | Open Subtitles | بعض. لقد كان الإفراط في تناول الكحول أسوأ. |
| Alkol seni Akşamdan kalma yapar ve göbeğini çıkarır.. | Open Subtitles | الكحول هو السبب الرئيسي الإفراط في تناول الكحول والنفخ. |