| Şimdi ünversitesi sayesinde Jomia'nın onlarca Jomo'ya yardım etme potansiyeli var. | TED | الآن، خلال هذه الجامعة، لدى جوميا الإمكانية في مساعدة عدد كبير مثل جومو. |
| Yani hayal gücüne ihtiyacım var ve potansiyeli göreceksin. | Open Subtitles | لذا أنا سوف أحتاجك فقط لإستخدام خيالك وسوف ترى الإمكانية |
| Eğitmenleri tekmelemek ve ısırmak dışında nasıl bir potansiyel bu acaba? | Open Subtitles | أتساءل لأية غاية تلك الإمكانية لغير ركل وعض المعلمين؟ |
| Hepinizde harika birer doktor olacak potansiyel var. | Open Subtitles | أريدكم أن تعرفوا يا رفاق بأن كل واحدٍ منكم لديه الإمكانية ليكون طبيباً ممتازاً |
| Yörüngesel çekici tırlar veya uzay mekanikerleri fikri gerçekten çekici bir olasılık. | TED | الإمكانية الأخرى المثيرة بالفعل هي فكرة شاحنات القطر المدارية أو ميكانيكا الفضاء. |
| İnsan fizyolojisinin de bazı yönlerini anlamamız konusunda potansiyele sahip. | TED | ولها الإمكانية في تغيير فهمنا لبعض جوانب وظائف الأعضاء البشرية. |
| Müfettiş Dreyfus kafasına bu ihtimali o kadar takmış durumda ki, her an bir sinir krizi daha geçirebilir. | Open Subtitles | المفتش الرئيسي دريفوس يهوس الإمكانية لذا بأنه على الحافة إنهيار عصبي آخر. |
| Ama bu hayat seni seçti ve seni başka bir gücün yönlendirdiği... neler göreceğini bu gücün belirlediği... ihtimalini yok sayamazsın. | Open Subtitles | لكنها الحياة التي إختارتك وأنت لا تستطيع إنكار الإمكانية بأن تلك القوة الأخرى توجهك |
| Çekirdekte 146 tepe aktör var ve bunlar kolektif olarak uluslararası şirketlerin değerlerinin %40'ını kontrol etme potansiyeline sahip. | TED | يوجد 146 لاعب كبير في اللب، وهم سوياً لديهم الإمكانية للتحكم بشكل جماعي في 40% من قيمة الشركات الانتقالية. |
| Ve insanlarda, başkalarının fark edemediği potansiyeli görebilirdi. | Open Subtitles | ورأت الإمكانية في الناس والتي فشل الآخرون في تمييزها |
| ...gereken potansiyeli de yeterince sağlıyor. | Open Subtitles | أيضاً تمنحك الإمكانية كي تصبح جراحاً جيداً |
| Yalnızca Sean'ın bir aileyi destekleyebilecek potansiyeli var. | Open Subtitles | فقط شون هو من لديه الإمكانية ليدعم العائلة |
| Yani, berbat kokan bir şeyin değerli bir şeye dönüşme potansiyeli olduğunu mu söylüyorsun? | Open Subtitles | حسناً, لذا أنتِ تقولين بأنهُ أحياناً شيء ما مقرف لديه الإمكانية أن يتحول الى شيء ما |
| Siz, yeteneğinizin sizi yarı yolda bıraktığı anlara odaklanıyorsunuz lakin potansiyel tam bu anda. | Open Subtitles | عليك التركيز باللحظة الحاسمة ..عندما تخذُلك قدرتك الرائعة لكن الإمكانية موجودة هناك وبكل وضوح |
| Her birinizde, ne isterseniz olabilecek bir potansiyel var. | Open Subtitles | كل واحدة منكن لديها الإمكانية لأن تكون أي شيء تريده |
| Eğer söylediğin doğruysa, bu olasılık kurallarına karşı geliyorum demektir. | Open Subtitles | إذا ماتقوله صحيح سأبدو كالذي أتحدى قوانين الإمكانية |
| İstatistiksel yönden, zayıf bir olasılık. ama bunun gibi bir şey onu anında öldürürdü. | Open Subtitles | إحصائياً الإمكانية نادرة ولكن كهذه ، ستقتلها على الفور |
| Bu yüzden şimdi bu potansiyele sahip olduğumuzu görüyoruz. | TED | وبالتالي، نرى الآن أن لدينا هذه الإمكانية. |
| Bu tür hayal ürünü tepkilerin, böyle alışılmadık bir çevrede gerçekleşme ihtimali her zaman vardır. | Open Subtitles | الإمكانية دائما موجودة لبعض الردود البارعة في هذه البيئة الغير عادية. |
| Sana kalsa böyle bir hayatı seçmeyeceğini biliyorum... ama bu hayat seni seçti ve seni başka bir gücün yönlendirdiği... neler göreceğini bu gücün belirlediği... ihtimalini yok sayamazsın. | Open Subtitles | أعلم أنها ليست الحياة التي إخترت لكنها الحياة التي إختارتك ولا يمكنك إنكار الإمكانية |
| Biz bu yerleşkede en iyi ev olma potansiyeline sahibiz. | Open Subtitles | تعرف، عندنا الإمكانية لكي يكون أفضل بيت على هذا الحرم الجامعي. |
| Sizlere göstermek istediğim bir sonraki proje daha detaylı keşiflerin(araştırma) olasılığı. | TED | المشروع القادم الذي أريد أن أريكم إياه هو نوع من استكشاف أعمق لتلك الإمكانية. |
| Borsadaki sahtekârlıklar ve şantaj alır başını gider. | Open Subtitles | الإمكانية للإبتزاز سيكون غير محدود. |
| - Hayır. Ben başka bir ihtimalden söz ediyorum. | Open Subtitles | أنا كنت أفكّر بشأن في الحقيقة الإمكانية الأخرى... |
| Hepsinin bir sınırlama işlemi olduğunu düşünüyordu. O potansiyelin küçülmesi. | Open Subtitles | هو بداية العملية التي سماها بالتحديد، أي تناقص تلك الإمكانية. |