"الإنتِظار" - Translation from Arabic to Turkish

• beklemek
• bekleyemeyeceğim
• sabırsızlanıyorum
• bekleyemiyoruz
• bekleyemeyiz
• iple çekiyorum
• sabırsızlanıyoruz

Daphe, doğru zamanı beklemek istedi.
دافن أرادتْ الإنتِظار حتى الوقتِ كَانَ صحيحَ.

Heather 5 dakikaya gelecek beklemek isterseniz.
هذر سَتَكُونُ سَابِقَاً في خمسة، إذا تُريدُ الإنتِظار.

Büyük bir kahraman olmak için bekleyemeyeceğim.
لا يمكنني الإنتِظار حتى أصبح بطلا كبيراً جداً.

Laura-Louise'e söylemek için sabırsızlanıyorum.
أنا لا أَستطيعُ الإنتِظار لإخْبار لورا لويز

La, la, la Neredeyse burada ve biz bekleyemiyoruz
هو تقريباً هنا ونحن لا نَستطيعُ الإنتِظار

Öyleyse biz de yarım düzineye razı oluruz! bekleyemeyiz.
نحن سَنَقْبلُ بالنِصْفِ دستة نحن لا نَستطيعُ الإنتِظار

Küçük kızımı, ilk defa kucağıma alacağım günü iple çekiyorum.
أنا فقط لا أَستطيعُ الإنتِظار لإحتِجاز رضيعتِي للمرة الأولى.

Aşağıya yanımıza gelmen için sabırsızlanıyoruz.
لم نَستطيعُ الإنتِظار لإنْزالك هنا مَعنا.

İyileşme sürecinin sonuna kadar beklemek istiyorsun.
تُريدُ الإنتِظار حتى العمليةِ المُشفيةِ أخرى على طول.

Ailem kafeteryada, eğer beklemek isterseniz.
أوه، أبويّ في مطعم إذا تُريدُ الإنتِظار.

Kontrollü bir erime yapabilmek için 48 saat beklemek zorundayız.
يتوجب علينا الإنتِظار على الأقل 48 ساعة لمراقبة الذوبان.

Hadi ama, mezuniyete kadar beklemek istiyorum.
أُريدُ الإنتِظار حتى حفلة راقصةِ.

Sanırım beklemek bana annemi hatırlatıyor.
أظنّ بأنّ الإنتِظار يُذكّرني بوالِدتي

Bir silahşör olmak için bekleyemeyeceğim...
أنا أيضاً لا يمكنني الإنتِظار لأصبح فارساً

bekleyemeyeceğim demiştim.
قُلتُ بأنّني لا أَستطيعُ الإنتِظار.

Jürinin karşısına çıkmayı bekleyemeyeceğim.
أنا لا أَستطيعُ الإنتِظار للحُصُول عليك أمام a هيئة محلفين.

Ev sahibimizle tanışmak için sabırsızlanıyorum.
أنا لا أَستطيعُ الإنتِظار لمُقَابَلَة مضيّفِنا.

Sana yeni evimizi göstermek için sabırsızlanıyorum. Hadi gidelim.
أنا لا أستطيع الإنتِظار لأريك بيتنا الجديدِ تعال، دعنا نذهب

- Görmek için sabırsızlanıyorum.
الأسلحة؟ أنا لا أَستطيعُ الإنتِظار لرُؤية هذا الشيءِ.

Onunla tanışmayı bekleyemiyoruz, öğle yemeği için özel bir şey ister mi?
نحن لا نَستطيعُ الإنتِظار لمُقَابَلَتها' وأيضاً كُنْتُ أَتسائلُ' إذا أرادتْ أيّ شئَ خاصَّ للغداء؟

Daha fazla bekleyemeyiz Grace.
لا نَستطيعُ الإنتِظار أطول من ذلك، غرايس.

Seni çok seviyorum, ve tatili iple çekiyorum.
أنا أَحبُّك كثيراً. أنا لا أَستطيعُ الإنتِظار للسَفَر في اجازة.

Annenle ben seni bırakmak için sabırsızlanıyoruz.
أمّكَ وأنا لا يَستطيعُ الإنتِظار لإنْزالك.