| İngilizce şifre çözmede çalışırken, sizi Moskova'da görmüştüm. | Open Subtitles | رأيتك ذات مره فى موسكو عندما كنت أعمل لدى غرفة التشفير الإنجليزيه |
| Arka koltukta yaşlı bir çift var. İngilizce bilmiyorlar. | Open Subtitles | هناك زوجين عجوزين جالسين فى الخلف لا يتكلمون الإنجليزيه |
| Bir kere, ikisi de İngilizce konuşamıyor. | Open Subtitles | قبل أى شئ هناك شخصان منهما يتحدثان الإنجليزيه |
| Yazan HARRY VARDON İngiliz basımı. Daha burada yayınlanmadı. | Open Subtitles | إنه النسخه الإنجليزيه إنه لم يُطبع هنا بعد |
| Los Angeles'te de pezevengin biri bana ingilizceyi nerede öğrendiğimi sordu. | Open Subtitles | كان هناك حقير فى لوس أنجيلوس سألنى ذات مرَّه أين تعلمت الإنجليزيه ؟ |
| Stanford Üniv. İngilizce Bölüm Sorumlusu. | Open Subtitles | رئيس قسم اللغه الإنجليزيه بجامعة ستانفورد |
| Bir yaşına kadar sen de hiç İngilizce bilmiyordun. | Open Subtitles | أنت لم تعرف الإنجليزيه طوال عامك الأول فى الحياه |
| "Kes sesini, aptal. İngilizce konuşamıyorsun bile." | Open Subtitles | إخرس أيها الغبى ، فأنت حتى لا تتحدث الإنجليزيه |
| O eskiden Berlin'de polisti. Merak etme bir kelime İngilizce bile bilmiyor. | Open Subtitles | إنه ضابظ هنا فى برلين إنه لا يفهم كلمه من الإنجليزيه |
| Tamam, ingilizce sınavı için bana yardım edebileceğini umuyordum. | Open Subtitles | حسناً ، كنتُ اريدكِ ان تساعديني في دروس الإنجليزيه |
| Okuldan bir yıl izin alıp, Güney Asya'da ingilizce öğretmek istiyor? | Open Subtitles | تريد أخذ عامٍ كامل في المدرسة لتدّرس الإنجليزيه في جنوب آسيا ؟ |
| İngilizce konuşacak ve sadece aile meselelerini görüşeceksiniz. | Open Subtitles | تتحدثين فقط باللغه الإنجليزيه وفقطعنالمسائلالعائليه. |
| Son okulumda İngilizce dersimin eksik olduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | أتعلمين بأني حصلت على درجة غير مكتمل في صف اللغه الإنجليزيه منذ كنت في مدرستي السابقه |
| İngilizce konuşuyorsun ama çok tuhaf bir şekilde. | Open Subtitles | إنك تتحدث الإنجليزيه لكن إنجليزيه غريبه جداً |
| O yüzden İngilizce bilmeyen tam zamanlı bir Japon bakıcım vardı. | Open Subtitles | لذا، كنتُ أقضي وقتي مع جليسة أطفال يابانيه، والتي لم تكن تتحدث باللغه الإنجليزيه |
| Şey, ben sadece birazcık da İngilizce konuşmalarını umuyorum. | Open Subtitles | فقط أتمنى أن يجيدوا القليل من الإنجليزيه |
| Shirley, 9. sınıftaki İngilizce öğretmenim şöyle derdi: | Open Subtitles | أستاذ الإنجليزيه في الصف التاسع إعتاد على قول |
| Ayığım ve İngilizce konuşuyorum. Evet, ne dediğini anladım tabi. | Open Subtitles | أنا مستيقظ و أتحدث الإنجليزيه لذلك أنا أفهمك |
| Tıpkı sendeki İngiliz aksanının yetkili bir züppe izlenimi verdiği gibi. | Open Subtitles | تماما مثل لهجتك الإنجليزيه تمنحك مسحة من الشموخ المستحق |
| İngiliz dilinin en ilkel halini bile biliyorsan şunu anlarsın,.. | Open Subtitles | إن كنتِ لا تفهمينَ كثيراَ باللغةِ الإنجليزيه ستفهمين هذا |
| İngilizceyi Amerikalı çocuklardan öğrenirler. | Open Subtitles | سيلعبون مع أطفال أريكان و يتعلمون الإنجليزيه منهم |