| Neyse ki, İskenderiye Akdeniz'den geçen gemiler için bir merkez konumundaydı. | TED | لحسن الحظ، كانت الإسكندرية مركزاً للسفن التي تعبر البحر الأبيض المتوسط. |
| Avrupa ve Afrika arasında Akdeniz üzerinden yüzlerce yıllık bir temas vardı. | TED | عمر الاتصال بين أوروبا وأفريقيا يمتد عبر قرون عبر البحر الأبيض المتوسط |
| Ancak Akdeniz'in yok olmasıyla geriye kalan tek şey tuz değildi. | Open Subtitles | لكن الملح ليس الإرث الوحيد الذي خلّفه البحر الأبيض المتوسط المندثر |
| Bunun için de düşündüm, Akdeniz ikliminde bir daire için en iyi yönlendirme ne olur diye. | TED | و لذلك فكرت، ما هو الاتجاه الأفضل في مناخ البحر الأبيض المتوسط للشقة؟ |
| Yaklaşık yarım milyonu bu yıla kadar Akdeniz üzerinden Avrupa'ya geçmiş bulunmakta, ve kabaca 4.000'i Calais'de kalmaktalar. | TED | هذه السنة، حوالي نصف مليون شخص قد عبر البحر الأبيض المتوسط إلى أوروبا حتى الآن، وتقريبا 4000 منهم مقيمون بكاليه. |
| Bu resim 2015'te Akdeniz'de ölen beş yaşındaki Alan Kurdi'nin cansız bedenini gösteriyor. | TED | فهي تري جسدًا بلا حياة لآلان الكردي ذي الخمس سنوات، وهو لاجئ سوري لفظ أنفاسه الأخيرة في البحر الأبيض المتوسط سنة 2015. |
| Akdeniz'i yönlendiren büyük Kuzey Afrika ortaçağ filozoflarını biliyor olmalılar. | TED | يجب أن يكونوا قد عرفوا فلاسفة العصور الوسطى العظماء من شمال أفريقيا الذين قادوا البحر الأبيض المتوسط. |
| Akdeniz'de çam yoktur. | Open Subtitles | لا يوجد خشب صنوبر في دول البحر الأبيض المتوسط |
| Akdeniz üzerinde dolaşan koca bir soru işaretiyim ben! | Open Subtitles | أنا مجرد علامة استفهام كبيرة معلقة على أفق البحر الأبيض المتوسط |
| Sarı izmaritli sigarasını yaktı ve Akdeniz'in kirliliğinden ve burada yaşamanın ne kadar harika olacağından bahsedip durdu. | Open Subtitles | وأسترسلت فى الحديث عن المكان فى البحر الأبيض المتوسط و كم سيكون رائعا ان تظل هنا |
| O zamanlar, simdiki gibi Akdeniz gemilerle dolup tasmaktaydi. | Open Subtitles | بعد ذلك، كما هو الحال الآن، كان البحر الأبيض المتوسط يعج بالسفن. |
| Hedef, Akdeniz'in diğer tarafındaki Libya'dır.. | Open Subtitles | على الجانب الآخر من البحر الأبيض المتوسط كانت ليبيا هي الهدف .. |
| Çölün ortasına aşılmaz bir tel örgü duvarı yapmak. Akdeniz'den, hareketli kumlar denizinin kıyılarına kadar.. | Open Subtitles | نبني سداً عبر الصحراء يستحيل إختراقه من سواحل البحر الأبيض المتوسط إلى الجنوب |
| Akdeniz kadınlarının en güzel yanı da budur. | Open Subtitles | هذا أعظم شيء في نساء البحر الأبيض المتوسط |
| Akdeniz'den Baltık'a galipler, Avrupa'yı kendilerine göre şekillendiriyordu. | Open Subtitles | من البحر الأبيض المتوسط إلى بحر البلطيق، كان المنتصرون يعيدون تشكيل أوروبا وفقًا لتصورهم الخاص |
| Sorun, çatışmanın İngilizler'in Akdeniz üzerinden Orta Doğu'ya olan petrol yolunu tehdit etme olasılığıydı. | Open Subtitles | كان مصدر القلق ينبع من أن النزاع قد يهدد مسار نقل النفط إلى بريطانيا من الشرق الأوسط عبر البحر الأبيض المتوسط |
| İngilizler, Akdeniz'deki tüm ağır yükümlülüklerini artık karşılayamıyordu. | Open Subtitles | لم يعد بإمكان بريطانيا الوفاء بجميع التزاماتها الثقيلة في منطقة البحر الأبيض المتوسط |
| Müttefik komandoları, Alman ve İtalyan kuvvetlerinin işgali altındaki Akdeniz ülkelerini yakından izliyor. | Open Subtitles | قادة الحلفاء يراقبون بلدان البحر الأبيض المتوسط المحتلة بالقوات الألمانية والإيطالية |
| Akdeniz mi? Akdeniz çok güzeldir. | Open Subtitles | البحر الأبيض المتوسط البحر الأبيض المتوسط جميل |
| Bir gün, Hub Akdeniz sahilinde atına biniyordu. | Open Subtitles | فى أحد الأيام, هب كان يركب حصانه بمحاذاة شاطئ البحر الأبيض المتوسط |
| Orta Doğulu ya da ne bileyim Akdenizli. | Open Subtitles | ربما من الشرق الأوسط أو لا أعلم , البحر الأبيض المتوسط ربما يشبهني تماماً |