| Onu, tütsü ve ilahi eşliğinde saat yönünde çevirmeyi deneyelim. | Open Subtitles | استديروا بعكس عقارب الساعة لمدة أسبوع وأنتم تبتهلون وتحرقون البخور |
| tütsü, kutsal su filan yok ama, tamam mı? | Open Subtitles | لكن اخبره لا شىء من هذا البخور ومادة الماء المقدسة، أليس كذلك؟ |
| Her sabah meditasyon yapar, tütsü yakar, şarkı söylerim. | Open Subtitles | آخذ بالتأمل كل صباح مع الترنيم وحرق البخور.. |
| Sen Sutrayı okurken cenazeye katılanlar ölen kişi için tütsü yakıp sunarlar. | Open Subtitles | بينما أنت تقرأها يقوم مرافقو الجنازة بوضع البخور على الميت |
| Bu yüzden, gök gürlemesine karşı daima tütsü bulundururum. | Open Subtitles | لهذا السبب لا بد أن أعد هذا البخور ضد الرعد |
| tütsü tepsilerinin boyu uyuyor. | Open Subtitles | صينية البخور والروائح تأتي بالحجم المناسب |
| Kutsal tütsü açtı gözümü, Ama Tanrı nerede, hiç gördün mü? | Open Subtitles | تحولت عصى البخور إلى رماد و لم نحصل على مبتغانا |
| Aptal ilahiler ve tütsü dumanı artık pek işine yaramayacak. | Open Subtitles | الترانيم السخيفة و البخور لن يجدوا معكِ نفعاً الآن |
| İnsanlar ücretin fazlalığını şikâyet ediyor ama herkesin parti vermeye Amsterdam'dan kokulu tütsü almaya parası yetiyor. | Open Subtitles | الأناس هنا يشتكون حول التكاليف ولكن بإمكانهم تحمّل الضرب في الحفلات ويشترون البخور المحروق من أميستاردام |
| Ve sonra, camiye bağış tapınağa battaniye, kiliseye mum, dilenciye sadaka tütsü çubukları, Tanrıça'ya peçe tüm bu dükkanlar için 10 milyon ödemişimdir. | Open Subtitles | وبعد ذلك ، تبرع في المسجد بطانية في الضريح ، شمعة في الكنيسة ، صدقات للمتسولين البخور ، وغيره |
| Yoga matlarından sereyim mi, tütsü falan da yakarız? | Open Subtitles | حسناً ، ماذا لو مددنت بعض سجادات اليوغا ، وأشعلت بعض البخور |
| Yerde bağdaş kurup, tütsü yakıp, "omm" diye ses mi çıkarayım? | Open Subtitles | ماذا تريدين مني أن أفعل أجلس على الأرض أشعل بعض البخور , وأقول أمممممممممم |
| Nebati İmparatorluğu tütsü ticaretinde ilerledi ama çöldeki kaynaklar tükenince, ticaret yolları değişti ve imparatorluk zayıf düştü. | Open Subtitles | قامت امبراطورية الأنباط على تجارة البخور و لكن حين جفت الصحراء من حولهم تحولت طرق التجارة و بدأت الحضارة في الانحدار |
| Onun için ne hissedersen hisset, fırsatın olduğunda onun için bir tütsü yakıp saygını sunmalısın. | Open Subtitles | على أية حال تشعران ببعضكما، أحرق له بعض البخور عندما يكون لديّك وقت. |
| Kang Chi'nin onu kokusundan takip etmeye çalışacağını bile tahmin etmişler ve koku yetisini engellemek için tütsü yakmışlar. | Open Subtitles | لقد تنبئوا حتى بأن كانج تشى سيحاول تتبع رائحتها و قاموا بحرق البخور كى يعيقوا حاسة الشم لديه |
| Etrafta biraz tütsü yakıp moda gir ve ona bunun bu gece ondan uzaklaştığını artık hayatına devam edebileceğini söyle yeter. | Open Subtitles | فقط قومي بالتلويح ببعض البخور في المكان فقط وأخبريها بما تقولين فهذا سيساعدها للتخلص من مخاوفها الليلة |
| tütsü, hayaletleri cezbeder, hayaletler de ailenin bütün iyiliklerini ve servetini tüketirler. | Open Subtitles | وعيدان البخور المحترقة تجذب الأشباح، التي تأخذ الدخان وتدمر ثروات العائلة. |
| Tütsüyü yakmalı yemeği yemeli ve ne yapacaksak yapmalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نحرق البخور نأكل الطعام ونقوم بما يتوجب علينا فعله |
| Tütsüler, goblenler, peçeler... | Open Subtitles | أنت تعرف أن لديك مثل البخور والمفروشات. |
| Tütsünün dumanı onları atalarının ruhuna kavuşturuyor. | Open Subtitles | دخان البخور يحمل الصلاوات إلى أرواح أسلافهم |
| Sanırım tütsülere karşı alerjim var. | Open Subtitles | وأعتقد أن عندي حساسية من البخور. |
| Tütsülerin kullanım amacı bu değildir. | Open Subtitles | الصينيون لا يستخدمون عيدان البخور لتحديد الوقت و حسب. |
| Ona tütsü ve mür götür. | Open Subtitles | أحضِر لها فحسب بعض البخور والمر |