| Çok da zor değil; hani var ya, "bu elma, bu portakal... "...Dünya bunun etrafında dönüyor" falan? | TED | و الآن هي ليست بهذه الصعوبة, ها هي التفاحة, ها هي البرتقالة, تعرفون, الأرض تدور, و بهذا الشكل. |
| Faith, söylemiştim bir portakal gibi görünüyorum! | Open Subtitles | فيس, لقد اخبرتك اننى اشبه البرتقالة الملعونة |
| Greyfurt biçakla kesilip kasikla yenilir, portakal gibi soyulmaz. | Open Subtitles | من الافضل ان تقطع الجريبفروت نصفين وتأكله بملعقة لا تقشره وتأكله مثل البرتقالة |
| Yani, ayın üzerindeki her bir portakalı ve ilave olarak bizim kara deliği görmek için ne kadar büyük bir teleskoba ihtiyacımız var? | TED | بالتالي كيف يجب أن يكون حجم التليسكوب لكي نتمكن من رؤية البرتقالة على سطح القمر وثقب أسود في ذات الوقت؟ |
| portakalı delip geçen mermi olduğu ortada. | Open Subtitles | في الأغلب أنها الرصاصة التي أخترقت البرتقالة |
| Demin, Sarah'dan nedimem olmasını istemek için Orange Orange'a gittim. | Open Subtitles | (حسناً, ذهبت لـ(البرتقالة البرتقاليّة لأطلب من سارة أن تكون إشبينتي |
| Bu Portakalın kullandığı bir dil. | TED | وهذه، بالطبع، هي اللغة التي تستعملها هذه البرتقالة. |
| Dans sırasında portakal hiçbir surette yere düşmemeli. | Open Subtitles | خلال الرقص، يجب الا تسقط البرتقالة على الارض ابدا، مهما حدث |
| Bilmiyorum, fakat portakal soyarken hissettiklerimi hissettim. | Open Subtitles | لا اعرف, لكني قد حصلت علي نفس تلك النشوه التي حصلت عليها عندما قشرت تلك البرتقالة |
| Bendeki portakal rengi, oradaki portakal gibi portakal rengi değil. | Open Subtitles | اللون البرتقالي معي ليس كـ لون هذه البرتقالة |
| Ağaçta çürüyen bir portakal gibisin ağaç şöyle olur... | Open Subtitles | انت مثل البرتقالة التي تتعفن على الشجرة والشجرة تقول |
| Ve iç çamaşırları içerisinde portakal kelimesinin kafiyelerini yazdığınız görüntüler. | Open Subtitles | وفيديو لك وأنت بثيابك الداخلية محاولاً أن تجمع كلمات على نفس قافية البرتقالة |
| Zamanla sen kumsal ceketim konusunda benle dalga geçmekten vazgeçeceksin ben de sana portakal kabuğunu tek hamlede soymak süper güç değil OCD'dir demeyi keseceğim öyle mi? | Open Subtitles | كما تعرف , وبعدها تتوقف فجأة عن السخرية منِّي بشأن سترتي الرياضية للبحر وأنا أتوقف عن إخبارك بأن تقشير البرتقالة |
| Sitede çocuğumun şu an bir portakal boyutunda olduğu yazıyor. | Open Subtitles | الموقع يقول ان حجم طفلي الآن كحجم البرتقالة |
| Peki portakal bu kodu nasıl çalıştırdı? | TED | إذن كيف تنفذ هذه البرتقالة الشيفرة ؟ |
| Oradaki portakalı ve Ruben'ı vuracak konumda bulunan tek bir kişi vardı. | Open Subtitles | هناك شخص واحد فقط قد يكون في الموقع بالتحديد " لإصابة البرتقالة و " روبين |
| portakalı yıldızlara doğru fırlattım ve geri yere düşmedi. | Open Subtitles | ورميتُ البرتقالة في جهة النجوم ولم تسقط |
| portakalı aldığın yere koy ve bu meseleyi unutalım. | Open Subtitles | -و التمرد فقط اعطني البرتقالة, و سادعك تمر بسلام |
| Big Orange Finans Şirketi'ne hoş geldiniz. | Open Subtitles | مرحباً, أهلاً بك في شركة "البرتقالة الكبيرة" للتمويل. |
| Orange Orange. Yine mi yoğurt. | Open Subtitles | :فسحة الغداء "البرتقالة البرتقاليّة" |
| Bir Portakalın suyunu sıkmak gibi. - Lazarus! | Open Subtitles | كضغط البرتقالة ليخرج منها العصير - لازروس - |