| Bu kaset onun, çocuğumu nasıl da direk kavanozdan fıstık ezmesi ve jöleyle beslediğini gösteriyor. | Open Subtitles | هذا شريط فيديو يظهرها وهي تطعم طفلي الزبدة المخلوطة بالفستق والهلام مباشرة من البرطمان |
| Sen nasıl yapardın? Bir kavanozdan bir zeytin bile çıkaramıyorsun. | Open Subtitles | إنك لا تستطيع إخراج زيتونة من البرطمان |
| Bardaktaydı kavanozda değil. | Open Subtitles | كان مسبقاَ في الكأس وليس في البرطمان |
| Bardaktaydı, kavanozda değil. Dün gece neden Doyle'larda kaldığını ve babanın nerede olduğunu merak ediyorsundur. | Open Subtitles | لإنه في الكأس وليس في البرطمان أراهن أنك تتسائلين لماذا بقيت عند " دويل " ليلة أمس |
| Bir kavanoza sadece üç tane koy. | Open Subtitles | ثلاثة فقط في البرطمان |
| Şimdiden dün gece verdiğin Kavanozun yarısını kullandım. | Open Subtitles | لقد استخدمت نصف البرطمان الذي اعطتينيه بالامس |
| Bu kavanozdaki bütün zeytinleri yersem bana ne verirsin? | Open Subtitles | كم من المال ستعطينى لأكل هذا كل هذا البرطمان من الزيتون؟ |
| Direk kavanozdan ye. | Open Subtitles | مباشراً من البرطمان |
| Direk kavanozdan yenmez. | Open Subtitles | ليس من البرطمان |
| Bardaktaydı, kavanozda değil. | Open Subtitles | كانت في الكوب وليس في البرطمان |
| Bardaktaydı, kavanozda değil. | Open Subtitles | كان في الكوب وليس في البرطمان |
| kavanozda bile satın alıyorlar. | Open Subtitles | يشترونه حتّى في البرطمان . |
| Kavanozun içinde bile satın alıyorlar. | Open Subtitles | يشترونه حتّى في البرطمان . |
| Beni serbest bırak ben de sana o kavanozdaki pençeler hakkında bir sır vereyim. | Open Subtitles | حرريني وسأخبركِ بسر عن مخالب العُقاب الموجودة في ذلك البرطمان. |