| Bunu siz de lobide deneyebilir, kertenkeleden esinlenilerek üretilen malzemelere bakabilirsiniz. | TED | ويمكنكم تجربتها في البهو والنظر إلى المواد المستوحاة من الوزغة |
| lobide beklesin. Adım Dixon, Mark Dixon. | Open Subtitles | اجعله ينتظرنى فى البهو الأسم ديكسون, مارك ديكسون |
| Lobiye gelip seni gördüğümde beni gördüğüne gerçekten mutlu oluyorsun sanki. | Open Subtitles | عندما أنزل إلى البهو و أراك, إنه كأنك حقاً سعيد لرؤيتي |
| O zaman karışıklık otelin girişinde oldu. taksi ile lobi arasında. | Open Subtitles | إذاً, لابد أن أول تبديل قد حصل بين التاكسي و البهو |
| Büyük sınıflar, salonda dans eder. Bazen ben de katılırım. | Open Subtitles | فى فترة الغداء ، يستعمل الأطفال الكبار البهو ، أحياناً أنضم إليهم |
| Şey... Niçin sen... Koridorun aşağısına gidip bunu onunla tartışmıyorsun? | Open Subtitles | لماذا لا تذهب الى البهو و تناقش الموضوع معه |
| Fikirlerin atılması için çöp sepeti lobide satışta. | Open Subtitles | سلة مهملات للأفكار معروضة للبيع فى البهو الخارجى |
| Anladığım kadarıyla lobide, yüzlerce gazeteci ve... | Open Subtitles | فهمت أن هناك مائة مراسل على الأقل ومصورين في البهو |
| Hayır, Charlie kendini takdim etti. "Ertesi gün lobide... | Open Subtitles | كلا، تشارلي هو الذي قدم نفسه في اليوم التالي، في البهو |
| Hey, lobide birilerini bekleyen Japon bir kız var mıydı? | Open Subtitles | هل كان هناك فتاة يابانية تنتظر أحداً ما في البهو ؟ لا أعتقد أنهم قد غادروا هذا الصباح |
| - Pekala. Bana para ödediğin için seninle lobide buluşacağım. | Open Subtitles | ساقابلك في البهو وذلك لانك تدفع لي ليس الا |
| O ana dek Lobiye yürüyordum, ve tabi, acıyordu, kalçam yüzünden, ve bir işarete ihtiyacım vardı. | TED | لذا فأنا الآن أمشي في البهو وبالطبع هذا مؤلم، بسبب مفصل وركي. و أحتجت لعلامة. |
| Lobiye inip Albay Haki'yi bir süre orada tutar mısınız? | Open Subtitles | هل يمكنك ان تذهبى الى البهو وتحتفظى بالكولونيل هاكى هناك للحظة ؟ |
| Ve yine de lobi de hayvanlar gibi oturmuş kafa çekiyorsunuz. | Open Subtitles | و الآن أنتم هنا تشربون النبيذ في البهو كالحيوانات |
| Bir fırsat bulup, Avam Kamarasına girmiş, Büyük salonda işemiş, | Open Subtitles | في مرةٍ من المرات, دخل مجلس العموم وبال في البهو الرئيسي |
| İhtiyacım olan ilhamı burada bulacağımdan eminim. Yemek makineleri ve tuvaletler Koridorun ucunda. | Open Subtitles | لا شك بأنها ستعطيني الإلهام الذي أريده فعلا ماكينات البيع والحمامات بالأسفل عند البهو |
| lobiden iniyorsunuz, tavandan aşağıya sarkıtılmış aydınlatmalarımızla -seversiniz ya da sevmezsiniz- Lobiyi geçiyorsunuz, merdivenden yukarı çıkınca da oditoryumdasınız. | TED | تنزل باتجاه البهو, تمشي عبر البهو بين أضوائنا المتدلية, أعجبتك أم لم تعجبك, تصعد الدرج الذي يودي بك إلى المدرج. |
| Bir de, lobideki tuvaletleri sen mi tıkadın? Ben temizlemek zorunda kaldım! | Open Subtitles | و هل قمت بسد الحمامات في البهو, لأني أنا من سينظف ذلك؟ |
| Teddy, benle koridora gel. Şu pisliği odasına götüreceğiz. | Open Subtitles | تيدي إتبعني إلي البهو سنأخذه إلي غرفته |
| Eger sansliysaniz koridorda bir yerlerde umumi bir telefon vardi, | TED | إذا كنت محظوظاً كانت هناك هواتف عمومية معلقة في البهو أو في مكان ما. |
| Koridor da, ve antre ile mutfak arasında. | Open Subtitles | في المعبر ما بين البهو والمطبخ |
| Şimdi bu şeyi dışarıya, giriş salonundaki halının altına atabilirim. İğrenç bir şey. | Open Subtitles | الآن أستطيع أن أرمي ذاك البساط في البهو , هذا الشيء بشع |
| Hepinizin fuayede, şarap ve ordövrler için beklediğini biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنكم جالسين تنتظرون ...النبيذ والمقبّلات في البهو |
| Şanslıyım ki denetleme subayım süper ürkünç koridordan gitmeye gönüllü oldu. | Open Subtitles | أحالفكِ الحظ؟ أنا محظوظة لأن ضابطي المشرف تطوع بتفتيش البهو الأكثر إرعاباً... |
| Biz fuaye geçerken, duvarlarda asılı aile portreleri dikkat cadı çalışmalar için tüm yolu geri tarih olan. | Open Subtitles | عندما نمر من البهو ، لاحظوا لوحات العائلة معلقة على الجدران و هذا يعود إلى تاريخ محاكمة الساحرات |