| Bu hastalıkla yaşamak bana bilim ve tıbbın insan çabası olduğunu öğretti. | TED | علمني التعايش مع هذا المرض أن العلم والطب يمثلان مسعى إنسانياً عميقاً. |
| Kriz sonrası tüketicinin üçüncü kanunu ise dayanıklı ve sürekli yaşamak. | TED | القانون الثالث لمستهلكي ما بعد الأزمة هو التعايش مع منتجات طويلة العمر |
| Ve ben onsuz yaşamayı öğrendim, bana olan ihtiyacı olmadan yaşamayı öğrendim. | TED | وقد تعلمت مع كيفية التعايش مع فقدانه وكذا التعايش مع عدم اعتماده علي. |
| Yalnız öldüğü düşüncesiyle ve katili hala oralarda bir yerlerdeyken rahat rahat yaşayamam. | Open Subtitles | فكره انه مات وحيداً؟ قاتله لازال في الخارج لا يمكنني التعايش مع هذا |
| Ve diğer şey, bir savaşta çarpıştım yani spor çocuksu bir şeyse, bununla yaşayabilirim. | Open Subtitles | وأريد أن أذكر شيء اخر لقد قاتلت في حرب لذا الرياضة لعبة طفولية أستطيع التعايش مع ذلك |
| Sadece bununla yaşayabilir miyim buna karar vermeliyim. | Open Subtitles | يجب علىّ أن أقررفقط اذا كان بإمكانى التعايش مع هذا الأمر |
| 274 kişiye tahammül edebildim çünkü onları hastalık öldürmüştü. | Open Subtitles | بوسعي التعايش مع موت 274 شخصاً لأنّ المرض هو من قتلهم |
| Belki de gerçekler yerine hayallerle yaşamak daha kolay. | Open Subtitles | ربما يكون التعايش مع الخيال أسهل من الحقيقة |
| Bioroidlerler beraber yaşamak ya da kendi ırkının yok oluşu. | Open Subtitles | التعايش مع البيورياد او التطور الي الوجود البشري الجديد |
| İşini sinir bozucu hale getirdim ve bu gerçekle yaşamak zorundayım. | Open Subtitles | جعلت وظيفته عناءاً و كان علي التعايش مع هذا .لكنللظهورامامالكاميرا. |
| Eğer böyle yaşamayı beceremiyorsan buradan çeker gidersin. | Open Subtitles | إذا كنت لا تستطيع التعايش مع ذلك غادر المخيم |
| Eminim ki bununla yaşamayı öğrenir. | Open Subtitles | أنا واثقة بأنه في وسعها التعلم التعايش مع ذلك |
| Ama elde ettiklerimle yaşamayı bildim. En azından denedim. | Open Subtitles | ولكنني أستطيع التعايش مع ما وصلتُ إليه على الأقل فقد حاولت |
| Bu acıyla yaşayamam, onu da yaşatmam." | Open Subtitles | وقد قال لي بأنه يحب شخص ما أنا لا أستطيع التعايش مع هذا , ولا حتى هو |
| Bu adama kendimi affettirmeliyim. Yoksa kendimle barışık yaşayamam. | Open Subtitles | عليّ التعويض على ذلك الرجل، لن أستطيع التعايش مع نفسي |
| Yani, iyi olmadı ama bununla yaşayabilirim. | Open Subtitles | أعني، ذلك ليس عظيماً، لكن يمكنني التعايش مع ذلك |
| - Kültürlerine hakaret etmeden imkânsız. - Bununla yaşayabilirim. | Open Subtitles | ليس بدون إهانة ثقافتهم أستطيع التعايش مع هذا |
| İnsan kafasına takmazsa her şeyle yaşayabilir. | Open Subtitles | الشخص يستطيع التعايش مع أي شيء إذا لم يشغل تفكيره به |
| Arkanı dönüp sevdiğin adamın düşmesine izin versen bununla yaşayabilir miydin? | Open Subtitles | أقصد , هل يمكنكِ التعايش مع نفسكِ لو أنكِ رحلتِ و تركتِ الرجل الذي تحبينه يتحمل الذنب كله؟ |
| Böyle bir şeyi yaparken kendine nasıl tahammül edebiliyorsun? | Open Subtitles | كيف يمكنك التعايش مع نفسك بفعل هذا الشيء؟ |
| - Evet, bana uyar. - Harika. | Open Subtitles | حسناً ، استطيع التعايش مع ذلك حسناً ، هذا عظيم |
| Ama bununla yaşayabilecek misiniz? | Open Subtitles | و لكن هل يمكنك التعايش مع الأمر ؟ |
| Ve o an büyük bir acı ve travma anıydı benim için, çünkü bununla daha fazla yaşayamazdım. | TED | وكانت هذه لحظة من الألم والصدمة لأنني لم أعد استطيع التعايش مع هذا الوضع أكثر من ذلك. |
| - Pekala, bunu kaldırabilecek misin? | Open Subtitles | ـ حسنا، هل يمكنك التعايش مع الأمر هكذا؟ |
| Bununla yaşayabileceğimi sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه يمكنني التعايش مع هذا يارئيس |
| Ona söylemezsem bununla yaşabilir miyim onu da bilmiyorum. | Open Subtitles | ولكن , لا أدرى ان كان بإمكانى التعايش مع نفسى إن لم أخبرها |