| Hormonal ve metabolik değişiklikler çok yemeye vücudun tepkisini azaltır. | TED | التغيرات الهرمونية والأيضية تقلل استجابة الجسم للإفراط في تناول الطعام. |
| Çocukların gerçek Dünya'da yaptığı değişiklikler sanal Dünya'ya da yansıtılmalı. | TED | اذن التغيرات التي يفعلها الاطفال في العالم الحقيقي تحتاج ان تترجم الى العالم الافتتراضي |
| Vergi sistemindeki değişiklik şirketlerin büyümesi için ideal koşullar yarattı. | Open Subtitles | التغيرات في الهيكل الضريبي قد خلقت اقتصاد مثالي لنمو الشركات |
| Ve yeni beceri ve yetenekler edinilirken ortaya çıkan değişiklikleri izlemeye çalışıyoruz. | TED | ونحن نحاول تتابع التغيرات التي تحدث عند اكتساب المهارة أو القدرة الجديدة. |
| Evet, şu anda dünyada olan değişimleri izlemek acı veriyor olabilir. | TED | نعم، رؤية هذه التغيرات في العالم الآن يمكن أن تكون مؤلمة. |
| Bu değişimler bilinmemesine rağmen, değişim bekleniyordu. | TED | فإنه من المتوقع أن يتغير، حتى وإن لم تكن تلك التغيرات معروفة. |
| İlk felaket ayından sonra değişimler azar azar gelmeye başlardı. | TED | بعد مضي أول شهرٍ كارثي، ستحدث التغيرات على نحوٍ تدريجي. |
| Bu, Sanayi Devrimi sırasında önemli bazı değişiklikler ile uğraşan Charlie Chaplin'i gösteriyor. | TED | يظهر تشارلي شابلن وهو يتعاطى مع بعض أهم التغيرات أثناء الثورة الصناعية. |
| Sonuçta, bu anatomik değişiklikler sesinizi etkileyen faktörlerden sadece birkaçıdır. | TED | في نهاية المطاف، فإن هذه التغيرات التشريحية ليست سوى عدد قليل من العوامل التي يمكن أن تؤثر على صوتك. |
| Yaşadığımız sistemde radikal değişiklikler yapma zamanının geldiğini düşünüyorum. | TED | أعتقد بأنه الوقت قد حان لإجراء التغيرات الجذرية في حضارتنا |
| Etkiliyici değişiklikler yapabileceğimiz bazı yollar mevcut. | TED | هنا بعض الطرق التي يمكننا أن نفعل بها بعض التغيرات الدراماتيكية. |
| Çünkü en ufak değişiklik tahmin edemeyeceğin şekilde geleceği değiştirebilir. | Open Subtitles | لأن أصغر التغيرات قد تؤثر على المستقبل بطرق لا تتصورها |
| Ama biliyorum ki birçok değişiklik gördüm. | TED | لكن ما أعلمه هو أنني شهدت الكثير من التغيرات |
| Bedenin önceden çok değişiklik geçirdi ama bu sadece başlangıç. | Open Subtitles | لقد حدث بجسمك بعض التغيرات بالفعل ولكن كل هذا يعد بمثابة بداية |
| Alıcı ışığın şiddetinde oluşan küçük ve ince değişiklikleri bir elektrik sinyaline dönüştürüyor. | TED | المستقبل سوف يحول هذه التغيرات الصغيرة و الطفيفة في المدى التي نوجدها هناك الى اشارة كهربية |
| Şu anda sahip olduğumuz araçlar beyindeki bu değişiklikleri, semptomlar ortaya çıkmadan çok önce, daha erken tespit etmemize izin veriyor. | TED | الأدوات التي لدينا تمكننا من إكتشاف تلك التغيرات الدماغية بشكلٍ مبكر، قبل ظهور الأعراض. |
| Aşamalı ve yavaş olan değişimleri fark etmek zor olabiliyor. Nihai etkileri oldukça çarpıcı olsa bile. | TED | التغيرات البطيئة والتدريجية سيكون من الصعب ملاحظتها حتى لو كان تأثيرها النهائي كبيرًا جدا. |
| Örneğin, kurudukça bitkinin anatomisindeki değişim ve ince yapı gibi şeylere bakarız. | TED | مثلا ننظر إلى أشياء مثل التغيرات في الهيكل الداخلي للنبات عندما يجف وبنائه الخارجي. |
| Ben de büyük değişimler geçirdim. Bu helikopteri uçurduğuma inanabiliyor musun? | Open Subtitles | حدثت لي بعض التغيرات أيضاً، هل تصدق أنني أطير بهذه المروحية؟ |
| Dünyamızın sağlığı denizlerdeki koşullara çok sıkı bir şekilde bağımlıdır öyle ki bu değişimlerin anlatılamayacak kadar çok fazla sonucu olacaktır. | Open Subtitles | سلامة كوكبنا مرتبطة ارتباطاً وثيقاً مع ظروف البحر بحيث أن هذه التغيرات قد تجلب عواقب لا تُعد ولا تحصى على العالم |
| Büro küçük değişikliklere izin verir ama sonunda parametreler çok katıdır. | Open Subtitles | المكتب يسمح للاختلافات الطفيفة، ولكن في النهاية تلك التغيرات صارمة للغاية |
| Son görüştüğümüzden beri çok şey değişti dostum... | Open Subtitles | الكثير من التغيرات من اخر مره رايتني يا رجل |
| Önemli olduğunu bildiğimiz yıllık ya da mevsimlik süreçteki değişimi gözlemlememizi sağlamıyor. | TED | لا توفر لنا صور رصد عن التغيرات السنوية أو الفصلية، المهمة حسبما نعرفه. |
| Kadınlar çok farklı bir değer yargısı değişikliği yaşadılar. | TED | النساء كان لديهم مجموعة مختلفة بالكامل من التغيرات في القيم. |
| Dilimiz, pek çoğu teknoloji ile kazanılmış toplumsal değişimlere ayak uyduramamış durumda. | TED | فلغتنا لم تواكب التغيرات التي حدثت في المجتمع واتي أتى كثير منها مع التكنولوجيا |
| Ya da burada denildiği gibi, "Bir saldırı sonrası değişen şartları tartışın ve onların üstesinden gelip benimseme yollarını düşünün." | Open Subtitles | ناقشوا التغيرات التي أعقبت الهجوم آخذين بالاعتبار اما تجاوزها أو العيش معها |
| Böceklerden maymunlara kadar herşey bu inanılmaz değişime ayak uydurmak zorunda. | Open Subtitles | كان على الجميع من الخنافس حتى القردة أن يجاري هذه التغيرات العظيمة |
| Bunlar söz ettiğiniz değişikliklerin büyüklük kertesine bağlı. | TED | هذه هي حجم ضخامة التغيرات التي تتحدث عنها. |