| Sana bu saçmalığı anlatanın bana bir garezi olsa gerek. | Open Subtitles | أيما أخبركَ بهذه التفاهات لا بُدَ أنهُ يُضمرُ لي الشَر |
| Biliyor musun bu saçmalık, tamamen saçmalık. | Open Subtitles | تلكَ هي التفاهات يا رجُل أتعلَم؟ إنها تلكَ التفاهات |
| Bu saçmalıkları dinlediğim yeter. | Open Subtitles | تعلمين، قد سمعت قدراً كافياً من التفاهات. |
| Bu şeylerden biri buraya gelirse bütün bu saçmalığa veda edebilirsin! | Open Subtitles | أذا نزل أحد تلك الآشياء الى هنا فستكون النهايه كل هذة التفاهات التى تعتبرونها مهمه ستشهد نهايتها أيضا |
| Bu ıvır zıvır şeyler yüzünden işimden gücümden oldum. | Open Subtitles | عندها توقفت عن الإهتمام بمثل تلك التفاهات |
| Bütün bunlar okumasına izin verdiğin o saçmalıklar yüzünden oluyor. | Open Subtitles | هذا كله من جراء تلك التفاهات التي سمحت لها بقراءتها |
| Senin ateşini almayı ve diğer o saçma şeyleri yapmayı bırakabiliriz. | Open Subtitles | ويمكننا ان نتوقف عن اخذ درجة حراراتك والقيام بكل تلك التفاهات |
| Bu saçmalığı kesebilir miyiz lütfen? | Open Subtitles | هل يمكننا ان نطفىء هذه التفاهات من فضلكم؟ |
| Hadi, nedir bu Afrika ve doğruluk saçmalığı? | Open Subtitles | هيا، كُل تلكَ التفاهات حولَ أفريقيا و الثِقَة؟ |
| Burada oturup bu saçmalığı dinleyecek değilim. | Open Subtitles | حسناً، لن أجلسَ هُنا و أستمِع لهذه التفاهات |
| Hiçbir sebepten gerilmene gerek yok. Soruşturma, basın toplantısı, vb Sadece birer saçmalık. Hiçbir şey insanların istediği gibi olmayacak. | Open Subtitles | تناول بعض الشاي لا داعي للخوف من التفاهات هذا الإستجواب والصحافه كلها هراء |
| Bir terapistten bir ton saçmalık almaya gerek yok | Open Subtitles | لست بحاجه إلى هذه التفاهات من أي معالجٍ نفسي |
| Söylediğin saçmalıkları yapabileceğine emin misin? | Open Subtitles | أتظن أن بامكانك أن تفعل كل هذه التفاهات التي قلتها للتو ؟ |
| Gerçekten söylediğin o saçmalıkları yapabileceğini düşünüyor musun? | Open Subtitles | أتظن أن بامكانك أن تفعل كل هذه التفاهات التي قلتها للتو ؟ |
| Kendimi bu saçmalığa maruz bırakmayı seçtim yine de. | Open Subtitles | ومع ذلك ارغم نفسى على سماع كل هذه التفاهات |
| Önemsiz şeyler hakkında bu kadar çok şey bilen bir adam ilk defa görüyorum. | Open Subtitles | لم ألتقِ رجلاً من قبل يعرف الكثير عن التفاهات |
| Ve kurbanlarını korkutmak için kullandığın bu saçmalıklar... bana sökmüyor. | Open Subtitles | وتستخدم كل هذه التفاهات لتخيف ضحاياك وهذا لا يؤثر فى |
| Yüzlerce dergi çıkarılıyor, saçma sapan olanları at bir kenara al iyilerden bir tane ve koy ön cebine. | Open Subtitles | لقد اخذوا المئات من المجلات يستخلصوا التفاهات |
| Bunun tek nedeni de "Jay ve Sessiz Bob"adlı çizgi roman hakkında boktan şeyler yazan bu çük kafalar. | Open Subtitles | بسبب كل هذه التفاهات التى تكتب عن الكتاب الهزلى جاى وبوب الصامت |
| Bunları okuyan herkes gerçek Jay ve Sessiz Bob'un bir çift pislik olduğunu düşünecekler. | Open Subtitles | كل هؤلاء الناس يقرءون هذه التفاهات يعتقدون ان جاى وبوب الصامت الحقيقيين اثنين من الاغبياء |
| Kim ne almış diye seceresini tutmadığını ve bu saçmalıklara inanmadığını söylüyor. | Open Subtitles | قال بأنه لا يحتفظ بلوائح المبيعات و هو لا يؤمن بهذه التفاهات |
| Çok yakında bir bok çuvalını eşeleyecek olan kim, seni işsiz leş kargası? | Open Subtitles | حسناً، من الذي قريباً سوف يصطاد من خلال حوض التفاهات أيها الثرثار العاطل |
| Eşit olmayan duvarlara ve etraftaki ıvır zıvıra rağmen ses kulağa gerçekten baya iyi geliyordu. | TED | برغم الحوائط الغير منتظمة و التفاهات المبعثرة في كل مكان كان الصوت فيها جيداً للغاية. |
| Hayır, sadece, bu zırvaları başkaları yazdığında okumuyordum bile. | Open Subtitles | أنا حتى لا أقرء هذه التفاهات عندما يكتبها الأخرون |
| Now, bu herif bu boku gerçekten kaydetmiş. | Open Subtitles | الان, هذا الشخص كان حقاً يصور هذه التفاهات. |